English    Türkçe    فارسی   

5
2579-2603

  • Aslan dedi ki: Evet, sınadım, anladım ki pek. halsizim, bedenimde fer kalmamış.
  • گفت آری تجربه کردم که من  ** سخت رنجورم مخلخل گشته تن 
  • Eşek tamamiyle bana yaklaşmadıkça yerimden bile kımıldamam. Kendimi öylece uyur gösteririm. 2580
  • تا به نزدیکم نیاید خر تمام  ** من نجنبم خفته باشم در قوام 
  • Tilki yola düştü. "Aman padişahım, sen bana. himmet et de aklını bir gaflet bürüsün.
  • رفت روبه گفت ای شه همتی  ** تا بپوشد عقل او را غفلتی 
  • Eşek, her kötü kişiye kanmamak için Tanrı'ya? tövbeler etmiştir.
  • توبه‌ها کردست خر با کردگار  ** که نگردد غره‌ی هر نابکار 
  • Onun tövbelerini hilelerimle bozayım. Biz, aklın ve aydın ahdin düşmanıyız.
  • توبه‌هااش را به فن بر هم زنیم  ** ما عدوی عقل و عهد روشنیم 
  • Eşek başı, çocuklarımızın topudur, eşek fikri, elimizin oyuncağı!" diyordu.
  • کله‌ی خر گوی فرزندان ماست  ** فکرتش بازیچه‌ی دستان ماست 
  • Zühal yıldızının devrinden meydana gelen aklın, aklı küll'e karşı ne değeri vardır? 2585
  • عقل که آن باشد ز دوران زحل  ** پیش عقل کل ندارد آن محل 
  • O akıl, Utarit'le Zühal'den feyiz alır, bilgi sahibi olur. Bizse sıfatı lütuf ve ihsan olan Tanrı kereminden feyiz alır, bilgi sahibi oluruz.
  • از عطارد وز زحل دانا شد او  ** ما ز داد کردگار لطف‌خو 
  • Turamızın kıvrımı, "Tanrı, insana bilgi öğretti" âyetidir. Maksatlarımız, Tanrı indindeki bilgidir.
  • علم الانسان خم طغرای ماست  ** علم عند الله مقصدهای ماست 
  • O aydın güneş, bizi terbiye etmiştir. O yüzden "Rabbim, yücelerin yücesidir" der dururuz.
  • تربیه‌ی آن آفتاب روشنیم  ** ربی الاعلی از آن رو می‌زنیم 
  • Tilki, eşek hilemizi sınadıysa da bununla bera-berbu hileye yüzlerce sınamayı unutur gider.
  • تجربه گر دارد او با این همه  ** بشکند صد تجربه زین دمدمه 
  • Belki o gevşek huylu tövbesini bozar da bunun seyyiesine uğrar demekteydi. 2590
  • بوک توبه بشکند آن سست‌خو  ** در رسد شومی اشکستن درو 
  • Aht ve tövbeyi bozmak, insanı belâya uğratır. Hattâ çarpar. Nitekim cumartesi günleri, iş işlememeye memur olan yahudilerle İsa'nın maidesini yiyenler hakkında "Onları çarpıp maymun ve domuz haline getirdik" dendi. Bu ümmette, gönül çarpılır, kıyametteyse bedene gönlün suretini verirler.
  • در بیان آنک نقض عهد و توبه موجب بلا بود بلک موجب مسخ است چنانک در حق اصحاب سبت و در حق اصحاب مایده‌ی عیسی و جعل منهم القردة و الخنازیر و اندرین امت مسخ دل باشد و به قیامت تن را صورت دل دهند نعوذ بالله 
  • Ahdi, tövbeyi bozmak, sonunda insanı lanete uğratır.
  • نقض میثاق و شکست توبه‌ها  ** موجب لعنت شود در انتها 
  • Cumartesi günlerinde iş işlememeye memur olan Yahudiler, tövbelerini bozdular da çarpılıp helak oldular.
  • نقض توبه و عهد آن اصحاب سبت  ** موجب مسخ آمد و اهلاک و مقت 
  • Tanrı, o kavmi maymun şekline soktu. Çünkü inada girişip Tanrı ahdini bozdular.
  • پس خدا آن قوم را بوزینه کرد  ** چونک عهد حق شکستند از نبرد 
  • Bu ümmette beden çarpılması yoktur. Fakat ey akıllı fikirli adam, gönül, çarpılması vardır.
  • اندرین امت نبد مسخ بدن  ** لیک مسخ دل بود ای بوالفطن 
  • Bir adamın gönlü maymun gönlüne döndü mü bedeni de maymunun gönlünden daha aşağı olur. 2595
  • چون دل بوزینه گردد آن دلش  ** از دل بوزینه شد خوار آن گلش 
  • O eşeğin gönlü de hakikatten haberdar olsaydı, bir hünere nail olmuş bulunsaydı sureti yüzünden hor olur muydu hiç?
  • گر هنر بودی دلش را ز اختبار  ** خوار کی بودی ز صورت آن حمار 
  • Ashabı kehf'in köpeğinin huyu iyiydi, fakat sureti, köpek suretindeydi. Fakat bu sureti, ona bir noksan verdi mi?
  • آن سگ اصحاب خوش بد سیرتش  ** هیچ بودش منقصت زان صورتش 
  • Yahudiler, halk zahirî azabı görsün diye zahiren çarpıldılar.
  • مسخ ظاهر بود اهل سبت را  ** تا ببیند خلق ظاهر کبت را 
  • Fakat iç âleminden bunlardan başka yüz binlercesi, tövbesini bozma yüzünden domuz ve eşek oldu.
  • از ره سر صد هزاران دگر  ** گشته از توبه شکستن خوک و خر 
  • Tilkinin, ikinci defa kandırmak üzere o kaçan eşeğin yanına gelmesi
  • دوم بار آمدن روبه بر این خر گریخته تا باز بفریبدش 
  • Tilki, çabucak eşeğin yanına geldi. Eşek, senin gibi dosttan çekinmek gerek. 2600
  • پس بیامد زود روبه سوی خر  ** گفت خر از چون تو یاری الحذر 
  • A adam olmayan dedi, ben sana ne yaptım da beni ejderhanın yanına götürdün?
  • ناجوامردا چه کردم من ترا  ** که به پیش اژدها بردی مرا 
  • Bana kinlenmene sebep neydi? Yaradılışlıdaki kötülükten başka ne sebep vardı buna a inatçı?
  • موجب کین تو با جانم چه بود  ** غیر خبث جوهر تو ای عنود 
  • Ona hiçbir eziyet vermediği, dokunmadığı halde gencin ayağını sokan akrep gibi hani.
  • هم‌چو کزدم کو گزد پای فتی  ** نارسیده از وی او را زحمتی