English    Türkçe    فارسی   

5
3170-3194

  • O kendinden haberi olmıyan adam, bu yüzden böyle bir cürette bulundu. 3170
  • انبساطی کرد آن از خود بری  ** جراتی بنمود او از لمتری 
  • Tanrı'nın binlerce ihsanına, onun nedimi olduğuna, onu bilenler arasına katıldığına güveni vardı.
  • اعتمادش بر هزاران موهبت  ** که ندیم حق شد اهل معرفت 
  • Padişahın nedimi bir küstahlıkta bulunursa bu-hareketi, kendine senet yapma.
  • گر ندیم شاه گستاخی کند  ** تو مکن آنک نداری آن سند 
  • Tanrı,bel verdi. Elbette bel, kemerden iyidir. Fakat taç veren adam, baş da verebilir mi?
  • حق میان داد و میان به از کمر  ** گر کسی تاجی دهد او داد سر 
  • Sonunda bir gün padişah, o efendiyi (Amid'i) bir suç altına aldı, elini ayağını bağlattı.
  • تا یکی روزی که شاه آن خواجه را  ** متهم کرد و ببستش دست و پا 
  • Efendinizin definesi nerede? Gösterin diye kölelere işkence etmeye başladı. 3175
  • آن غلامان را شکنجه می‌نمود  ** که دفینه‌ی خواجه بنمایید زود 
  • A aşağılık adamlar, onun sırrını söyleyin bana.. Yoksa dilinizi, boğazınızı keserim diye,
  • سر او با من بگویید ای خسان  ** ورنه برم از شما حلق و لسان 
  • Tam bir ay onlara gece gündüz işkence ettirdi.
  • مدت یک ماهشان تعذیب کرد  ** روز و شب اشکنجه و افشار و درد 
  • Onları paramparça etti. Bir tanesi bile efendilerinin sırrını söylemediler.
  • پاره پاره کردشان و یک غلام  ** راز خواجه وا نگفت از اهتمام 
  • Bu sırada yoksul uyurken hatiften ses geldi: Ey ulu er, gel de sen de kul olmayı bunlardan öğren!
  • گفتش اندر خواب هاتف کای کیا  ** بنده بودن هم بیاموز و بیا 
  • Ey Yusufların derisini paralıyan, seni de bir kurt paralarsa bunu kendinden bil. 3180
  • ای دریده پوستین یوسفان  ** گر بدرد گرگت آن از خویش دان 
  • Bütün yıl dokuduğunu giyin, bütün yıl ektiğin" biç!
  • زانک می‌بافی همه‌ساله بپوش  ** زانک می‌کاری همه ساله بنوش 
  • Anbean sana gelip çatan bu dertler, senin yaptıklarının cezasıdır. İşte "Kalem yazdı, mürekkebi bile kurudu"nun mânası budur.
  • فعل تست این غصه‌های دم به دم  ** این بود معنی قد جف القلم 
  • Bizim âdetimiz değişmez, doğru yolu gösteririz. iyiliğe karşılık iyilik,kötülüğe karşılık da kötülük demektir.
  • که نگردد سنت ما از رشد  ** نیک را نیکی بود بد راست بد 
  • Ne yapacaksan düşün de öyle yap, çünkü Süleyman diridir. Sen Şeytan oldukça kılıcı sıyrılmıştır.
  • کار کن هین که سلیمان زنده است  ** تا تو دیوی تیغ او برنده است 
  • Fakat bir adam melek oldu mu kılıçtan emindir, Süleyman'dan hiçbir korkusu yoktur onun. 3185
  • چون فرشته گشته از تیغ آمنیست  ** از سلیمان هیچ او را خوف نیست 
  • Süleyman'ın hükmü, meleğe değildir .Şeytanadır.Eziyet,zahmet,topraktadır,gökte değil.
  • حکم او بر دیو باشد نه ملک  ** رنج در خاکست نه فوق فلک 
  • Bu cebir inanışını bırak, pek boştur bu inanış. Bu inanışı bırak da cebrin sırrının sırrı nedir, anla.
  • ترک کن این جبر را که بس تهیست  ** تا بدانی سر سر جبر چیست 
  • Bütün tembellerin malı olan şu cebri bırak da can gibi olan o cebirden bir haber al.
  • ترک کن این جبر جمع منبلان  ** تا خبر یابی از آن جبر چو جان 
  • Mâşukluğu bırak da âşık ol ey güzel ve üstün olduğunu sanan!...
  • ترک معشوقی کن و کن عاشقی  ** ای گمان برده که خوب و فایقی 
  • Sen mânada geceden de dilsiz, sessizsin, öyle olduğu halde sözüne niceye bir müşteri arıyacaksın? 3190
  • ای که در معنی ز شب خامش‌تری  ** گفت خود را چند جویی مشتری 
  • Onlar, senin önünde sana aş sallayıp dururlar, ömrün, onların sevdasiyle geçti gitti.
  • سر بجنبانند پیشت بهر تو  ** رفت در سودای ایشان دهر تو 
  • Bana hasetten kıvranma diyorsun ama adam, bir hiçi kaybetti diye haset eder mi hiç?
  • تو مرا گویی حسد اندر مپیچ  ** چه حسد آرد کسی از فوت هیچ 
  • Aşağılık kişilerin bir şey öğretmesi toprak parçasına nakışlar yapmaya benzer a aç gözlü!
  • هست تعلیم خسان ای چشم‌شوخ  ** هم‌چو نقش خرد کردن بر کلوخ 
  • Kendine aşkı ve bakışı öğret.Bu bilgi,taşa kazılan nakış gibidir.
  • خویش را تعلیم کن عشق و نظر  ** که آن بود چون نقش فی جرم الحجر