English    Türkçe    فارسی   

5
3229-3253

  • Her fırka, biz bilmeyiz ama ulularımız, buna cevap verebilir der.
  • که مهان ما بدانند این جواب  ** گرچه از ما شد نهان وجه صواب 
  • Vesvesenin ağzını bağlıyan, ancak aşktır.Yoksa vesveseyi kim bağlıyabilmistir ki? 3230
  • پوزبند وسوسه عشقست و بس  ** ورنه کی وسواس را بستست کس 
  • Yüzü güzel dilber ara da âşık ol. Dere dere dolan, bir su kuşu tut.
  • عاشقی شو شاهدی خوبی بجو  ** صید مرغابی همی‌کن جو بجو 
  • Yüzünün suyunu döken sudan ne elde edebilirsin? Anlayışını mahveden şeyden ne anlarsın?
  • کی بری زان آب کان آبت برد  ** کی کنی زان فهم فهمت را خورد 
  • Şu akılla anlaşılacak şeylerden başka aşkta, akılla anlaşılacak daha nice parlak ve güzel şeyler vardır.
  • غیر این معقولها معقولها  ** یابی اندر عشق با فر و بها 
  • Tanrı'da senin bu aklından başka akıllar var ki gökyüzünün sebepleri onlarla tedbire girer.
  • غیر این عقل تو حق را عقلهاست  ** که بدان تدبیر اسباب سماست 
  • Rızıklarını bu akılla elde dersin. Öbür akla gelince: Onunla yedi kat gökleri, kendine bir döşeme yaparsın. 3235
  • که بدین عقل آوری ارزاق را  ** زان دگر مفرش کنی اطباق را 
  • Tanrı sevgisine düşer, aklınla oynarsan Tanrı, sana o aklın onlarca fazlasını, hattâ yedi yüzünü ihsan eder.
  • چون ببازی عقل در عشق صمد  ** عشر امثالت دهد یا هفت‌صد 
  • O kadındır, akıllarıyle oynadılar da Yusuf'un aşk sayvanına sıçradılar.
  • آن زنان چون عقلها درباختند  ** بر رواق عشق یوسف تاختند 
  • Ömür sakisi, bir an onların akıllarını aldı, ömürlerinin sonuna kadar akla doydular, adını bile anmadılar.
  • عقلشان یک‌دم ستد ساقی عمر  ** سیر گشتند از خرد باقی مرد 
  • Ululuk ıssı Tanrı'nın güzelliğiyse yüzlerce Yusuf güzelliğinin de aslıdır. Ey kadından aşağı adam, o güzelliğe feda ol.
  • اصل صد یوسف جمال ذوالجلال  ** ای کم از زن شو فدای آن جمال 
  • Ey can, bahsi ancak akıl keser. Nerde insanı dedikodudan kurtarıp feryada yetişen biri? 3240
  • عشق برد بحث را ای جان و بس  ** کو ز گفت و گو شود فریاد رس 
  • O söze aşk yüzünden bir hayrettir gelir, macerayı nakletmeye takati kalmaz.
  • حیرتی آید ز عشق آن نطق را  ** زهره نبود که کند او ماجرا 
  • Çünkü bir cevap verirse içindeki incinin düşeceğinden korkar.
  • که بترسد گر جوابی وا دهد  ** گوهری از لنج او بیرون فتد 
  • O, hayırdan da adamakıllı dudağını yummuştur,, serden de. Ağzından incinin düşeceğinden ürker.
  • لب ببندد سخت او از خیر و شر  ** تا نباید کز دهان افتد گهر 
  • Nitekim Peygamber'in dostu da demiştir ki: Peygamber, bize bir şeyden haber verdi, bir şey söyledi mi..
  • هم‌چنانک گفت آن یار رسول  ** چون نبی بر خواندی بر ما فصول 
  • O seçilmiş Peygamber, bu incileri saçtığı sırada bizden yüzlerce huzur, yüzlerce vekar isterdi. 3245
  • آن رسول مجتبی وقت نثار  ** خواستی از ما حضور و صد وقار 
  • Hani başında bir kuş olur da uçmasın diye canin titrer.
  • آنچنان که بر سرت مرغی بود  ** کز فواتش جان تو لرزان شود 
  • Yerinden bile kımıldamaz,o güzelim kuş havalanmasın dersin.
  • پس نیاری هیچ جنبیدن ز جا  ** تا نگیرد مرغ خوب تو هوا 
  • Nefes alma,öksürüğün bile gelse kendini sıkar,o devlet kuşu uçar diye korkundan öksürmezsin bile.
  • دم نیاری زد ببندی سرفه را  ** تا نباید که بپرد آن هما 
  • O sırada birisi sana tatlı,yahut acı bir söz söylese ağzına parmağını kor,sus demek istersin.
  • ور کست شیرین بگوید یا ترش  ** بر لب انگشتی نهی یعنی خمش 
  • İşte o kuş hayrettir,seni susturur.Tencerenin ağzını kapatır,seni kaynatmaya başlar. 3250
  • حیرت آن مرغست خاموشت کند  ** بر نهد سردیگ و پر جوشت کند 
  • Padişahın,Eyaz'ı söyletmek üzere mahsus 'Bunca gamı,neşeyi,cansız bir şey olan çarıkla pöstekiye neden söylersin?'diye sordu
  • پرسیدن پادشاه قاصدا ایاز را کی چندین غم و شادی با چارق و پوستین کی جمادست می‌گویی تا ایاز را در سخن آورد 
  • Ey Eyaz,bir çarık parçasına şu sevgi nedir?Neden bir put gibi ona aşıksın?
  • ای ایاز این مهرها بر چارقی  ** چیست آخر هم‌چو بر بت عاشقی 
  • Mecnun gibi kendi Leyla’ndan yüzünü çevirmişsin de bir çarığı kendine din,iman edinmişsin.
  • هم‌چو مجنون از رخ لیلی خویش  ** کرده‌ای تو چارقی را دین و کیش 
  • با دو کهنه مهر جان آمیخته ** هر دو را در حجره‌ای آویخته