English    Türkçe    فارسی   

5
3780-3804

  • Ayyazi dedi ki: Tam doksan kere belki yaralanırım diye, 3780
  • گفت عیاضی نود بار آمدم  ** تن برهنه بوک زخمی آیدم 
  • Çırılçıplak savaşa girdim, okların önüne gittim, belki birisi gelir saplanır dedim.
  • تن برهنه می‌شدم در پیش تیر  ** تا یکی تیری خورم من جای‌گیر 
  • Fakat boğaza, yahut can alacak bir yere ok isabeti, devlet sahibi bir şehitten başkasına nasip olmuyor.
  • تیر خوردن بر گلو یا مقتلی  ** در نیابد جز شهیدی مقبلی 
  • Vücudumda yaralanmadık bir tek yer yok. Bedenim, oktan kalbur gibi delik deşik oldu.
  • بر تنم یک جایگه بی‌زخم نیست  ** این تنم از تیر چون پرویز نیست 
  • Fakat bu ne yiğitlik, ne de zekâ işi. Baht işi bu, Bir türlü can alacak bir yerime ok isabet etmedi.
  • لیک بر مقتل نیامد تیرها  ** کار بخت است این نه جلدی و دها 
  • Şehitliğin kısmet olmadığını anlayınca halvete gittim, çileye girdim. 3785
  • چون شهیدی روزی جانم نبود  ** رفتم اندر خلوت و در چله زود 
  • Kendimi büyük savaşa attım, riyazata, zayıflamaya koyuldum.
  • در جهاد اکبر افکندم بدن  ** در ریاضت کردن و لاغر شدن 
  • Halvetteyken kulağıma gazilerin savaşa giderken çaldıkları davul sesleri geldi.
  • بانگ طبل غازیان آمد به گوش  ** که خرامیدند جیش غزوکوش 
  • Sabah çağıydı, can kulağımla duydum, nefsim, içimden seslendi.
  • نفس از باطن مرا آواز داد  ** که به گوش حس شنیدم بامداد 
  • Kalk, savaş zamanı geldi, yürü. Kendini savaşa at.
  • خیز هنگام غزا آمد برو  ** خویش را در غزو کردن کن گرو 
  • Dedim ki: Ey vefasız habis nefis, savaşa meyletme nerde, sen nerdesin? 3790
  • گفتم ای نفس خبیث بی‌وفا  ** از کجا میل غزا تو از کجا 
  • Ey nefis, doğru söyle, bu hilebazlık, nedir? Yoksa şehvete düşkün nefis, ibadete yanaşmaz bile.
  • راست گوی ای نفس کین حیلت‌گریست  ** ورنه نفس شهوت از طاعت بریست 
  • Doğru söylemezsen üstüne saldırır, seni riyazatla adamakıllı sıkar, sıkıştırırım.
  • گر نگویی راست حمله آرمت  ** در ریاضت سخت‌تر افشارمت 
  • O anda nefsim, içimden seslendi, dilsiz, ağızsız, fasih bir surette söz söylemekteydi:
  • نفس بانگ آورد آن دم از درون  ** با فصاحت بی‌دهان اندر فسون 
  • Beni her gün burada öldürüp duruyorsun. Canıma, kâfirlere yapılan eziyetleri yapıyorsun.
  • که مرا هر روز اینجا می‌کشی  ** جان من چون جان گبران می‌کشی 
  • Kimsenin halimden haberi yok.. Sen, beni uykusuz, yemeksiz öldürüp durmadasın. 3795
  • هیچ کس را نیست از حالم خبر  ** که مرا تو می‌کشی بی‌خواب و خور 
  • Bari savaşta bir yarayla şu bedenden kurtulurum da halk da erliğimi, fedakârlığımı görür.
  • در غزا بجهم به یک زخم از بدن  ** خلق بیند مردی و ایثار من 
  • Dedim ki: A nefisceğiz, hem münafık olarak yaşamadasın, hem münafıkça ölmedesin, nesin sen?
  • گفتم ای نفسک منافق زیستی  ** هم منافق می‌مری تو چیستی 
  • İki âlemde de mürai imişsin, iki âlemde de hiçbir şeye yaramazmışsın meğer.
  • در دو عالم تو مرایی بوده‌ای  ** در دو عالم تو چنین بیهوده‌ای 
  • Bu beden sağ oldukça halvetten çıkmamayı nezrettim.
  • نذر کردم که ز خلوت هیچ من  ** سر برون نارم چو زنده‌ست این بدن 
  • Çünkü bu beden, halvette ne yaparsa kadına, erkeğe görünmek için yapmaz. 3800
  • زانک در خلوت هر آنچ تن کند  ** نه از برای روی مرد و زن کند 
  • Halvetteki hareketi de ancak Tanrı içindir, huzuru ve sükûnu da. Orada niyetinde başka bir şey bulunamaz.
  • جنبش و آرامش اندر خلوتش  ** جز برای حق نباشد نیتش 
  • Bu büyük savaştır, o küçük savaş. Her ikisi de Haydar'la Rüstem'in harcıdır.
  • این جهاد اکبرست آن اصغرست  ** هر دو کار رستمست و حیدرست 
  • Öyle bir farenin kıpırdamasiyle uçup gidecek akıl sahibinin harcı değil!
  • کار آن کس نیست کو را عقل و هوش  ** پرد از تن چون بجنبد دنب موش 
  • O çeşit adama kanlar gibi savaştan, kılıçtan uzak durmak gerek.
  • آن چنان کس را بباید چون زنان  ** دور بودن از مصاف و از سنان