English    Türkçe    فارسی   

5
4089-4113

  • Secde edip boğazını tutarak, padişahım dedi, senin gibi yüce bir padişahın sultanlığına gökyüzü bile hayran olmuştur.
  • سجده‌ای کرد و گلوی خود گرفت  ** کای قبادی کز تو چرخ آرد شگفت 
  • Ey hüma kuşu, hümalar kutluluğu senden bulur, cömertler, cömertliğe senden ererler. 4090
  • ای همایی که همایان فرخی  ** از تو دارند و سخاوت هر سخی 
  • Ey kerem sahibi, âlemdeki kerem ve ihsanlar, senin bağışlamana karşı mahvolur gider.
  • ای کریمی که کرمهای جهان  ** محو گردد پیش ایثارت نهان 
  • Ey lütuf sahibi, kırmızı gül seni görünce utancından gömleğini yırtar.
  • ای لطیفی که گل سرخت بدید  ** از خجالت پیرهن را بر درید 
  • Yarlıgama, senin yarlıgamanla doymuş, tilkiler, senin affınla aslanlara üstün olmuştur.
  • از غفوری تو غفران چشم‌سیر  ** روبهان بر شیر از عفو تو چیر 
  • Senin buyruğuna karşı korkusuzca harekette bulunan, affından başka nereye dayansın?
  • جز که عفو تو کرا دارد سند  ** هر که با امر تو بی‌باکی کند 
  • Bu suçluların gafletleri, küstahlıkları, ey af madeni padişah, senin affının çokluğundan meydana geldi. 4095
  • غفلت و گستاخی این مجرمان  ** از وفور عفو تست ای عفولان 
  • Gaflet, daima küstahlıktan meydana gelir. Ululama gözden kuru ağrıyı giderir.
  • دایما غفلت ز گستاخی دمد  ** که برد تعظیم از دیده رمد 
  • Gaflet ve kötü bir alışma olan unutkanlık, ululama ateşiyle yanıp gider.
  • غفلت و نسیان بد آموخته  ** ز آتش تعظیم گردد سوخته 
  • Onun heybeti adama uyanıklık ve anlayış verir, adamın içindeki unutkanlık ve yanılma çıkar, kalmaz.
  • هیبتش بیداری و فطنت دهد  ** سهو نسیان از دلش بیرون جهد 
  • Yağma zamanı, halkın uykusu gelmez. Kimse, hırkamı çalmasınlar diye uyumaz.
  • وقت غارت خواب ناید خلق را  ** تا بنرباید کسی زو دلق را 
  • Hırka korkusiyle bile uyku kaçarsa artık can ve ' boğaz korkusu ile kim uyur ki? 4100
  • خواب چون در می‌رمد از بیم دلق  ** خواب نسیان کی بود با بیم حلق 
  • Buna tanık, "Rabbimiz, unutup işlediğimiz suçlarla bizi suçlu sayma" âyetidir. Çünkü unutma da bir bakımdan suçtur.
  • لاتاخذ ان نسینا شد گواه  ** که بود نسیان بوجهی هم گناه 
  • Unutan, onu lâyık olduğu veçhile ululamıştır. Yoksa hiç savaşta adamı uyku tutar mı?
  • زانک استکمال تعظیم او نکرد  ** ورنه نسیان در نیاوردی نبرد 
  • Unutma, çaresiz gelip çatar ama buna tutulmamak için de sebeplere yapışmak lâzım.
  • گرچه نسیان لابد و ناچار بود  ** در سبب ورزیدن او مختار بود 
  • Çünkü onu ululamada gevşeklik gösterdi mi insanda ya unutma meydana gelir, ya yanlış.
  • که تهاون کرد در تعظیمها  ** تا که نسیان زاد یا سهو و خطا 
  • Sarhoş gibi hani. O ada cinayetlerde bulunur, sonra da mazurdum, ne yapayım der. 4105
  • هم‌چو مستی کو جنایتها کند  ** گوید او معذور بودم من ز خود 
  • Ona derler ki: Doğru ama a kötü işli, o zıkkımı sen içtin, dileğinle, isteğinle zıkkımlandın.
  • گویدش لیکن سبب ای زشتکار  ** از تو بد در رفتن آن اختیار 
  • Sarhoşluk, sana kendi kendine gelmedi, onu sen davet ettin. O dileği de kendin meydana getirdin.
  • بی‌خودی نامد بخود تش خواندی  ** اختیارت خود نشد تش راندی 
  • Sarhoşluk, senin kastın, çalışıp çabalaman olmasaydı da kendi kendine sana gelip çatsaydı can sakisi, senin ahdını korur, gözetirdi.
  • گر رسیدی مستی بی‌جهد تو  ** حفظ کردی ساقی جان عهد تو 
  • Sana arka olur, senin adına o, özür dilerdi. Tanrı sarhoşluğuna kul köle olayım.
  • پشت‌دارت بودی او و عذرخواه  ** من غلام زلت مست اله 
  • Ey her çeşit elde edilen şey, kendisinden olan Tanrı, bütün âlemin af ve ihsanı, senin ihsanından bir zerredir. 4110
  • عفوهای جمله عالم ذره‌ای  ** عکس عفوت ای ز تو هر بهره‌ای 
  • Aflar, senin affını överler, insanlar, sakının, ona benzer, ona eşit yoktur.
  • عفوها گفته ثنای عفو تو  ** نیست کفوش ایها الناس اتقوا 
  • Onların canlarını sen bağışla, huzurundan da kovma. Ey muradına erişen, senin damağının tadıdır onlar.
  • جانشان بخش و ز خودشان هم مران  ** کام شیرین تو اند ای کامران 
  • Yüzünü görene acı, nasıl olur da seni gören, acı ayrılığını çekebilir?
  • رحم کن بر وی که روی تو بدید  ** فرقت تلخ تو چون خواهد کشید