English    Türkçe    فارسی   

5
4197-4221

  • Perde ardındaysan perdeden çık da o şaşılacak padişahlığı gör.
  • گر حجابستت برون رو ز احتجاب  ** تا ببینی پادشاهی عجاب 
  • Sarhoş kavim, kadehini kırdılar ama senden sarhoş olanların özrü vardır.
  • گرچه بشکستند حامت قوم مست  ** آنک مست از تو بود عذریش هست 
  • Onların sarhoşluğu, ikbal ve malla değildir ey işleri tatlı Tanrı, senin şarabından sarhoş olmuştur onlar.
  • مستی ایشان به اقبال و به مال  ** نه ز باده‌ی تست ای شیرین فعال 
  • 4200, Ey padişahlar padişahı, onlar senin hususiyetinden sarhoş olmuşlardır. Ey af eden Tanrı, kendi sarhoşunu affet. 4200
  • ای شهنشه مست تخصیص توند  ** عفو کن از مست خود ای عفومند 
  • Hitap ettiğin zaman senin hususiyetinin lezzeti, insanı, öyle bir sarhoş eder ki, yüz küp şarap insanı öyle sarhoş edemez.
  • لذت تخصیص تو وقت خطاب  ** آن کند که ناید از صد خم شراب 
  • Mademki beni sarhoş ettin, had vurma bana. Şeriat, sarhoşlara had vurmaz.
  • چونک مستم کرده‌ای حدم مزن  ** شرع مستان را نبیند حد زدن 
  • Aklım başıma gelsin de o vakit döv. Zaten ben ayılmayı istemiyorum ki.
  • چون شوم هشیار آنگاهم بزن  ** که نخواهم گشت خود هشیار من 
  • Ey lütuflar ve ihsanlar sahibi Tanrı, senin şarabını içen, ebedî olarak aklından da kurtuldu gitti, had vurulmasından da.
  • هرکه از جام تو خورد ای ذوالمنن  ** تا ابد رست از هش و از حد زدن 
  • Onlar, sarhoşluklarının verdiği yoklukta ebedi olarak kalırlar. Sizin sevginizde yok olan gayri ayılıp kalkamaz. 4205
  • خالدین فی فناء سکرهم  ** من تفانی فی هواکم لم یقم 
  • İhsanın bize yürü der, yürü ey aşkımızın ayranına kapılmış olan!
  • فضل تو گوید دل ما را که رو  ** ای شده در دوغ عشق ما گرو 
  • Sinek gibi ayranımıza düşmüşsün.. Sen, sarhoş değilsin ey sinek, şarabın ta kendisisin.
  • چون مگس در دوغ ما افتاده‌ای  ** تو نه‌ای مست ای مگس تو باده‌ای 
  • Ey sinek, gerkesler, senden sarhoş olurlar. Çünkü sen, bal denizine at sürmüşsün.
  • کرگسان مست از تو گردند ای مگس  ** چونک بر بحر عسل رانی فرس 
  • Dağlar, zerreler gibi senin sarhoşundur. Nokta da senin elindedir, pergel de, çizgi de.
  • کوهها چون ذره‌ها سرمست تو  ** نقطه و پرگار و خط در دست تو 
  • Halkın titrediği fitne, senden titrer.. Her değerli mücevher, sence ucuzdan ucuzdur. 4210
  • فتنه که لرزند ازو لرزان تست  ** هر گران‌قیمت گهر ارزان تست 
  • Tanrı, bana beş yüz ağız verseydi de ey can ve ey cihan, seni anlatsaydım.
  • گر خدا دادی مرا پانصد دهان  ** گفتمی شرح تو ای جان و جهان 
  • Halbuki bir ağzım var, o da ey sırları bilen Tanrı, senden utancından kırık dökük!
  • یک دهان دارم من آن هم منکسر  ** در خجالت از تو ای دانای سر 
  • Fakat yokluktan daha kırık dökük olmam ya.. Bunca ümmetler, onun ağzından zuhur etti.
  • منکسرتر خود نباشم از عدم  ** کز دهانش آمدستند این امم 
  • Yüzlerce gayb eserleri, Tanrı'nın lütuf ve ihsa-niyle yokluktan dışarı çıkmayı beklemede.
  • صد هزار آثار غیبی منتظر  ** کز عدم بیرون جهد با لطف و بر 
  • Ey keremine kurban olduğum Tanrı, başım, senin havanla dönmede. 4215
  • از تقاضای تو می‌گردد سرم  ** ای ببرده من به پیش آن کرم 
  • Sana rağbetimiz, senin dileğinle oluyor. Nerde bir yol yürüyen varsa onu Tanrı cezbesi çekmektedir.
  • رغبت ما از تقاضای توست  ** جذبه‌ی حقست هر جا ره‌روست 
  • Hiç yel olmadan toprak havaya kalkar mı? Hiç deniz olmadan bir gemi, denize ayak atabilir mi?
  • خاک بی‌بادی به بالا بر جهد  ** کشتی بی‌بحر پا در ره نهد 
  • Abıhayat önünde kimse ölmez.. Halbuki abıhayat, senin suyunun yanında bir tortudan ibarettir.
  • پیش آب زندگانی کس نمرد  ** پیش آبت آب حیوانست درد 
  • Abıhayat, can kıblesidir. Dostlar, bağlar, bahçeler, suyla yeşerir, güler.
  • آب حیوان قبله‌ی جان دوستان  ** ز آب باشد سبز و خندان بوستان 
  • Ölümü içenler, onun aşkiyle dirildiler; gönüllerini candan da çekmişlerdir, abıhayattan da. 4220
  • مرگ آشامان ز عشقش زنده‌اند  ** دل ز جان و آب جان بر کنده‌اند 
  • Aşkının suyu mademki bize el verdi, abıhayatını bizce hiçbir değeri yok artık
  • آب عشق تو چو ما را دست داد  ** آب حیوان شد به پیش ما کساد