English    Türkçe    فارسی   

5
621-645

  • Aşağılık şehvet alemine düştüler de suçları yüzünden bu kuyuda bağlana kaldılar.
  • عالم سفلی و شهوانی درند  ** اندرین چه گشته‌اند از جرم‌بند 
  • İyilerle kötüler büyüyü ve büyüyü bozan şeyleri bu iki melekten öğrenirler.
  • سحر و ضد سحر را بی‌اختیار  ** زین دو آموزند نیکان و شرار 
  • Fakat önce kendine gel, büyüyü öğrenme vazgeç bu sevdadan.
  • لیک اول پند بدهندش که هین  ** سحر را از ما میاموز و مچین 
  • Biz bu büyüyü seni belaya uğratmak ve sınamak için öğretiriz diye öğüt verirler.
  • ما بیاموزیم این سحر ای فلان  ** از برای ابتلا و امتحان 
  • Sınamada şart ihtiyar sahibi olmaktır. Kudret elde olmadıkça da ihtiyar olamaz. 625
  • که امتحان را شرط باشد اختیار  ** اختیاری نبودت بی‌اقتدار 
  • İstekler uyumuş köpeklere benzer. Onlardaki hayır ve şer de gizlidir.
  • میلها هم‌چون سگان خفته‌اند  ** اندریشان خیر و شر بنهفته‌اند 
  • Kudretleri olmadığı için bunlar, yere yatmış odun parçaları gibi yatakalmışlardır.
  • چونک قدرت نیست خفتند این رده  ** هم‌چو هیزم‌پاره‌ها و تن‌زده 
  • Fakat aralarına pis bir şey atıldı mı adeta köpeklere hırs surunu üfürür.
  • تا که مرداری در آید در میان  ** نفخ صور حرص کوبد بر سگان 
  • O sokakta bir eşek düşüp öldü mü uyuyan yüzlerce köpek uyanır.
  • چون در آن کوچه خری مردار شد  ** صد سگ خفته بدان بیدار شد 
  • Gayp gizliliğine gitmiş olan hırslar, yenlerinden yakalarından baş çıkarır, hücuma koyulurlar. 630
  • حرصهای رفته اندر کتم غیب  ** تاختن آورد سر بر زد ز جیب 
  • Her köpeğin kılları diş kesilir hile için kuyruk sallamaya başlarlar.
  • موبه موی هر سگی دندان شده  ** وز برای حیله دم جنبان شده 
  • Köpeğin belden aşağısı hile, belden yukarısı öfke olur, odun bulmuş zayıf ateşe döner.
  • نیم زیرش حیله بالا آن غضب  ** چون ضعیف آتش که یابد او حطب 
  • Mekansızlık elinden yalım, yalım gelip çatar, ateşten çıkan alev ta göğe kadar, ağar.
  • شعله شعله می‌رسد از لامکان  ** می‌رود دود لهب تا آسمان 
  • Bunun için yüzlerce köpek de insanın bedeninde uyumuştur. Bir av olmadığı için onlar, adeta gizlenmişlerdir.
  • صد چنین سگ اندرین تن خفته‌اند  ** چون شکاری نیستشان بنهفته‌اند 
  • Yahut da gözleri bağlı doğan kuşlarına benzerler. Perde ardında bir av sevdasıyla yanıp tutuşurlar. 635
  • یا چو بازانند و دیده دوخته  ** در حجاب از عشق صیدی سوخته 
  • Fakat doğanın külahını kaldırdın da avını gördü mü derhal dağlarda dönüp dolaşmaya başlar.
  • تا کله بردارد و بیند شکار  ** آنگهان سازد طواف کوهسار 
  • Hastanın isteği yatışmıştır. Hatırı, yalnız iyileşmektedir.
  • شهوت رنجور ساکن می‌بود  ** خاطر او سوی صحت می‌رود 
  • Ama ekmek, elma ve karpuz görünce onu yemek ister bu istekle zarar korkusu, savaşa girişir.
  • چون ببیند نان و سیب و خربزه  ** در مصاف آید مزه و خوف بزه 
  • Sabrederse bunları görüşü, iyiliğine yarar. Çünkü o heyecana düşmek, onun gevşemiş tabiatına iyi gelir.
  • گر بود صبار دیدن سود اوست  ** آن تهیج طبع سستش را نکوست 
  • Fakat sabredemezse görmemesi daha iyidir. Okun zırhsız adamdan uzak olması yeğ! 640
  • ور نباشد صبر پس نادیده به  ** تیر دور اولی ز مرد بی‌زره 
  • Tavus kuşunun cevap vermesi
  • جواب گفتن طاوس آن سایل را 
  • Tavus kuşu ağlaması bitince dedi ki: Yürü, sen renge ve kokuya kapılmışsın.
  • چون ز گریه فارغ آمد گفت رو  ** که تو رنگ و بوی را هستی گرو 
  • Görmüyorsun ki bu kanatlar yüzünden her yandan başıma yüzlerce bela gelip çatmada.
  • آن نمی‌بینی که هر سو صد بلا  ** سوی من آید پی این بالها 
  • Nice merhametsiz avcılar, bu kanatlar yüzünden her yanda benim için tuzak kuruyorlar.
  • ای بسا صیاد بی‌رحمت مدام  ** بهر این پرها نهد هر سوم دام 
  • Nice okçu kanatlarım için yayını çekmiş bana ok atmada.
  • چند تیرانداز بهر بالها  ** تیر سوی من کشد اندر هوا 
  • Gücüm kuvvetim yok, kendimi koruyamıyorum, bu kazadan, bu beladan, bu fitnelerden kurtulmama imkan yok. 645
  • چون ندارم زور و ضبط خویشتن  ** زین قضا و زین بلا و زین فتن