English    Türkçe    فارسی   

6
1348-1372

  • Nerede o Allahya dayanma ki kılıcın İsmail’i kesmesin, nerede o keramet ki Nil’in dibini ana cadde yapasın?
  • تا نبرد تیغت اسمعیل را  ** تا کنی شه‌راه قعر نیل را 
  • Kutlu bir adam, minareden düşse elbisesine rüzgâr dolar, onu yere yavaş indirir, kurtulur.
  • گر سعیدی از مناره اوفتید  ** بادش اندر جامه افتاد و رهید 
  • Ey güzel adam, o bahta inanmıyorsan neden kendini yele veriyorsun ya? 1350
  • چون یقینت نیست آن بخت ای حسن  ** تو چرا بر باد دادی خویشتن 
  • Bu minareden Âd gibi yüz binlercesi tepesi üstüne düştü, başlarını da yele verdiler, canlarını da.
  • زین مناره صد هزاران هم‌چو عاد  ** در فتادند و سر و سر باد داد 
  • Bu minareden tepesi üstüne düşen milyonlarca kişiye bak.
  • سرنگون افتادگان را زین منار  ** می‌نگر تو صد هزار اندر هزار 
  • İp üstünde oynamayı bilmiyorsan ayaklarına şükret, yeryüzünde yürü.
  • تو رسن‌بازی نمیدانی یقین  ** شکر پاها گوی و می‌رو بر زمین 
  • Kendine kâğıttan kanat yapıp dağdan uçmaya kalkışma. Bu sevdada niceler başından oldu.
  • پر مساز از کاغذ و از که مپر  ** که در آن سودا بسی رفتست سر 
  • O sofi, kızgınlıktan ateşlendi, ateşe döndü ama işin sonuna göz attı. 1355
  • گرچه آن صوفی پر آتش شد ز خشم  ** لیک او بر عاقبت انداخت چشم 
  • Taneyi almayan ve tuzağı gören kişi, ilk saftan adım atar atmaz durur, ileri gitmez.
  • اول صف بر کسی ماندم به کام  ** کو نگیرد دانه بیند بند دام 
  • İşin sonunu gören gözlere ne mutlu. Onlar, bedenin bozulup çürüyüşünü görürler.
  • حبذا دو چشم پایان بین راد  ** که نگه دارند تن را از فساد 
  • Ahmed’in gözü de onu görmüş, cehennemi buradayken kıldan kıla seyretmişti.
  • آن ز پایان‌دید احمد بود کو  ** دید دوزخ را همین‌جا مو به مو 
  • Arşı, kürsüyü, cennetleri görmüş, gaflet perdelerini yırtmıştı.
  • دید عرش و کرسی و جنات را  ** تا درید او پرده‌ی غفلات را 
  • Zarardan kurtulmak istiyorsan gözünü işin önünde kapa, sonuna bak. 1360
  • گر همی‌خواهی سلامت از ضرر  ** چشم ز اول بند و پایان را نگر 
  • Sona bak da yokları var gör, varları, duyguyla duyulan aşağılık bir şey bul.
  • تا عدمها ار ببینی جمله هست  ** هستها را بنگری محسوس پست 
  • Bâri şunu gör:Akıllı olan herkes gece gündüz yoku aramadadır.
  • این ببین باری که هر کش عقل هست  ** روز و شب در جست و جوی نیستست 
  • Yoksulluğa düşüp de cömertliği kim aramaz, dükkânlarda bir kâr elde etmeyi kim istemez?
  • در گدایی طالب جودی که نیست  ** بر دکانها طالب سودی که نیست 
  • Tarlalarda kim mahsul istemez, fidanlıklardan kim bir fidan ummaz?
  • در مزارع طالب دخلی که نیست  ** در مغارس طالب نخلی که نیست 
  • Medreselerde bilgi elde etmeyi istemeyen, ibadet yurtlarında Allah lütfunu dilemeyen var mı? 1365
  • در مدارس طالب علمی که نیست  ** در صوامع طالب حلمی که نیست 
  • Bütün bunlar varları, ardlarına atmışlar yokları istemekte, yoklara kul olmaktadırlar.
  • هستها را سوی پس افکنده‌اند  ** نیستها را طالبند و بنده‌اند 
  • Çünkü Allah sanatının madeni mahzeni, yokluktan başka bir yerde tecelli etmez.
  • زانک کان و مخزن صنع خدا  ** نیست غیر نیستی در انجلا 
  • Bundan önce bir remizdir söylemiştik. Sakın bunu ve onu iki görme.
  • پیش ازین رمزی بگفتستیم ازین  ** این و آن را تو یکی بین دو مبین 
  • Demiştik ki her sanat sahibi, sanatını meydana getirmek için yokluk arar.
  • گفته شد که هر صناعت‌گر که رست  ** در صناعت جایگاه نیست جست 
  • Mimar, yapılmamış bir yer, yıkılmış, tavanları çökmüş bir yurt arar. 1370
  • جست بنا موضعی ناساخته  ** گشته ویران سقفها انداخته 
  • Saka, içinde su olmayan kap peşindedir. Dülger, kapısı bulunmayan bir ev aramaktadır.
  • جست سقا کوزای کش آب نیست  ** وان دروگر خانه‌ای کش باب نیست 
  • Avlanma zamanında hepsi de yokluğa saldırırlar. Ondan sonra da hepsi yokluktan kaçarlar.
  • وقت صید اندر عدم بد حمله‌شان  ** از عدم آنگه گریزان جمله‌شان