English    Türkçe    فارسی   

6
2231-2255

  • Hür uzuv taze dala benzer. Ne yana çekersen eğilir.
  • عضو حر شاخ تر و تازه بود  ** می‌کشی هر سو کشیده می‌شود 
  • Dilersen ondan sepet, hatt3a çember bile yaparsın.
  • گر سبد خواهی توانی کردنش  ** هم توانی کرد چنبر گردنش 
  • Fakat suyu çekildi mi, kökünden su almaz oldu, kurudu mu dilediğin gibi bükülmez.
  • چون شد آن ناشف ز نشف بیخ خود  ** ناید آن سویی که امرش می‌کشد 
  • Kur’an’dan “Namaza kalksalar da üşenerek kalkarlar” âyetini okusana. Dal kökünden meme emmiyor ki.
  • پس بخوان قاموا کسالی از نبی  ** چون نیابد شاخ از بیخش طبی 
  • Bu alamet, taş gibidir. Kısa keseyim de yoksulu, definesini onun hallerini söyleyeyim. 2235
  • آتشین است این نشان کوته کنم  ** بر فقیر و گنج و احوالش زنم 
  • Her fidanı yakan ateşi gördün ya. Hayali yakan can ateşini de seyret.
  • آتشی دیدی که سوزد هر نهال  ** آتش جان بین کزو سوزد خیال 
  • Candan böyle bir ateş yalımlandı mı ne hayale aman vardır ne hakikate.
  • نه خیال و نه حقیقت را امان  ** زین چنین آتش که شعله زد ز جان 
  • O, her aslanın, her tilkinin düşmanıdır. “her şey helâk olur, ancak onun hakikati bâkidir.”
  • خصم هر شیر آمد و هر روبه او  ** کل شیء هالک الا وجهه 
  • Onun hakikatine var, varlığından geç. “Bismi” deki elif gibi kelimede kaybol.
  • در وجوه وجه او رو خرج شو  ** چون الف در بسم در رو درج شو 
  • O elif, Bismi’de gizlenmiştir. O, hem Bismi’de vardır, hem yoktur. 2240
  • آن الف در بسم پنهان کرد ایست  ** هست او در بسم و هم در بسم نیست 
  • Böyle ulanmak için hazfedildi mi kelimede yok olur.
  • هم‌چنین جمله‌ی حروف گشته مات  ** وقت حذف حرف از بهر صلات 
  • O, ulanma içindir, be harfiyle sin harfi, onunla birbirine ulanmıştır. Fakat be harfiyle sin harfinin ulanması, elifin bulanmasına razı olmaz.
  • از صله‌ست و بی و سین زو وصل یافت  ** وصل بی و سین الف را بر نتافت 
  • Bu ulanmada, bu buluşmada bir harf bile sığmazsa artık sözü kısa kesmem lâzım benim.
  • چونک حرفی برنتابد این وصال  ** واجب آید که کنم کوته مقال 
  • Bir harf bile sin’le be’yi ayırıyor. Burada susmak, en lüzumlu bir şey.
  • چون یکی حرفی فراق سین و بیست  ** خامشی اینجا مهمتر واجبیست 
  • Elif, varlığından yok olmuştur ama o harfi olmaksızın da be’yle sin, elifi söyler durur. 2245
  • چون الف از خود فنا شد مکتنف  ** بی و سین بی او همی‌گویند الف 
  • “Sen atmadın attığın vakit, o attı” âyeti Peygamberin varlığı olmadan inmiştir. Peygamber de kendi varlığından geçmiş, susmuş, Tanrı diliyle söylemeye koyulmuştur da ondan sonra “Allah dedi” demiştir.
  • ما رمیت اذ رمیت بی ویست  ** هم‌چنین قال الله از صمتش بجست 
  • İlâç, ilâç olarak kaldıkça tesirsizdir. Fakat içildi, yendi de varlığından geçti mi tesir eder.
  • تا بود دارو ندارد او عمل  ** چونک شد فانی کند دفع علل 
  • Ormanlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa yine Mesnevi’nin biteceğini umma.
  • گر شود بیشه قلم دریا مداد  ** مثنوی را نیست پایانی امید 
  • Toprak oldukça ve kerpiç dökücü, toprağı karıp dört sopadan meydana gelen kalıba döktükçe bu kitabın şiiri de uzar gider.
  • چارچوب خشت‌زن تا خاک هست  ** می‌دهد تقطیع شعرش نیز دست 
  • Hatt3a toprak kalmasa, yapılan kerpiç kurusa yine onun denizi coşar, köpürür... Köpüklerden toprak düzer. 2250
  • چون نماند خاک و بودش جف کند  ** خاک سازد بحر او چون کف کند 
  • Orman kalmasa, ağaçlar tükense ormanlık, bu sefer denizin içinden biter, baş gösterir.
  • چون نماند بیشه و سر در کشد  ** بیشه‌ها از عین دریا سر کشد 
  • Onun için sıkıntıları gideren o zat, “Bizim denizimizden zuhur eden sözleri rivayet edin. Bu hususta size bir teklif yoktur” dedi.
  • بهر این گفت آن خداوند فرج  ** حدثوا عن بحرنا اذ لا حرج 
  • Denizden dön, yüzünü karaya ko. Oyundan oyuncaktan bahset, çocuğa bu daha iyi!
  • باز گرد از بحر و رو در خشک نه  ** هم ز لعبت گو که کودک‌راست به 
  • Çocukluğunda oyunla oynarsa da yavaş yavaş akıl denizine âşina olur, o denize dalar, yüzer.
  • تا ز لعبت اندک اندک در صبا  ** جانش گردد با یم عقل آشنا 
  • Çocuk, oyunla akıllanır, oynaya oynaya aklı başına gelir onun. Oyun, görünüşte akla uymaz ama iş böyledir işte: 2255
  • عقل از آن بازی همی‌یابد صبی  ** گرچه با عقلست در ظاهر ابی