English    Türkçe    فارسی   

6
2668-2692

  • Ey yiğit er, ben bu muayyen buluşma vakitleri ile kanaat edemiyor, senin sohbetine doyamıyorum.
  • من بدین وقت معین ای دلیر  ** می‌نگردم از محاکات تو سیر 
  • Namaz ve yol gösteren ibadet, beş vakit olarak farz edildi. Fakat âşıklar daima namazdadır.
  • پنج وقت آمد نماز و رهنمون  ** عاشقان را فی صلاة دائمون 
  • Ve sarhoşluk o başlardaki mahmurluk, ne beş vakitle yatışır, ne beş yüz bin vakitle. 2670
  • نه به پنج آرام گیرد آن خمار  ** که در آن سرهاست نی پانصد هزار 
  • “Beni az ziyaret et” sözü âşıklara göre değildir. Doğru özlü âşıkların canı, pek susuzdur.
  • نیست زر غبا وظیفه‌ی عاشقان  ** سخت مستسقیست جان صادقان 
  • “Beni az ziyaret et “sözü, balıklara göre değildir. Çünkü onların canları, deniz olmadıkça hiçbir şeyle ünsiyet edemez.
  • نیست زر غبا وظیفه‌ی ماهیان  ** زانک بی‌دریا ندارند انس جان 
  • Bu denizin suyu pek korkunçtur ama balıkların mahmurluğuna göre bir yudumcuktur.
  • آب این دریا که هایل بقعه‌ایست  ** با خمار ماهیان خود جرعه‌ایست 
  • Âşığa bir an ayrılık, bir yıl gibi gelir. Bir yıllık vuslat bile onca bir hayalden ibarettir.
  • یک دم هجران بر عاشق چو سال  ** وصل سالی متصل پیشش خیال 
  • Aşk susuzdur, susuzu arar. Bunlar, geceyle gündüz gibi birbirinin ardına düşmüşlerdir. 2675
  • عشق مستسقیست مستسقی‌طلب  ** در پی هم این و آن چون روز و شب 
  • Gündüz geceye âşıktır, onsuz olamaz. Fakat bakarsan görürsün ki gece, ona, ondan ziyade âşıktır.
  • روز بر شب عاشقست و مضطرست  ** چون ببینی شب برو عاشق‌ترست 
  • Onlar,birbirlerini aramadan bir lâhza bile durmazlar. Daima, birbirlerinin ardından koşup dururlar.
  • نیستشان از جست‌وجو یک لحظه‌ایست  ** از پی همشان یکی دم ایست نیست 
  • Bu onun ayağına yapışmıştır. O, bunun kulağına. Bu, ona hayrandır, o, buna âşık.
  • این گرفته پای آن آن گوش این  ** این بر آن مدهوش و آن بی‌هوش این 
  • Sevgilinin gönlünce herkes âşıktır, herkesi âşık görür o. Azra'nın gönlünde daima Vamık vardır.
  • در دل معشوق جمله عاشق است  ** در دل عذرا همیشه وامق است 
  • Âşığın gönlünde de sevgiliden başka kimse yoktur. Onların aralarında ne az, ne çok fark edici bir şey olamaz, onları birbirinden ayıracak kimse bulunamaz. 2680
  • در دل عاشق به جز معشوق نیست  ** در میانشان فارق و فاروق نیست 
  • Bu iki çan bir devededir. Artık buraya “Az ziyaret et” sözü nasıl sığar?
  • بر یکی اشتر بود این دو درا  ** پس چه زر غبا بگنجد این دو را 
  • Hiç kimse,kendisine “Beni az ziyaret et” der mi? Hiç kimse kendisine nöbetle zamanla dost olur mu?
  • هیچ کس با خویش زر غبا نمود  ** هیچ کس با خود به نوبت یار بود 
  • Bu birlik aklın alacağı şey değildir. Bunu anlamak, insanın ölümüne bağlıdır.
  • آن یکیی نه که عقلش فهم کرد  ** فهم این موقوف شد بر مرگ مرد 
  • Eğer bu, akılla anlaşılsaydı, insanın nefsini öldürmesi neden vacip olurdu ki?
  • ور به عقل ادراک این ممکن بدی  ** قهر نفس از بهر چه واجب شدی 
  • Akıllar padişahı, bu kadar merhametliyken nasıl olur da zaruretsiz olarak insana “Kendini öldür” der? 2685
  • با چنان رحمت که دارد شاه هش  ** بی‌ضرورت چون بگوید نفس کش 
  • Farenin, kurbağaya pek çok yalvarması ve arada bir vasıta bulmak için sızlanması
  • مبالغه کردن موش در لابه و زاری و وصلت جستن از چغز آبی 
  • Fare dedi ki: Ey merhametli, sevgili dost, ben seni görmedikçe bir an bile karar edemiyorum.
  • گفت کای یار عزیز مهرکار  ** من ندارم بی‌رخت یک‌دم قرار 
  • Gündüzün nurum, kazancım, ışığım sensin; geceleyin kararım, neşem, uykum sen.
  • روز نور و مکسب و تابم توی  ** شب قرار و سلوت و خوابم توی 
  • Beni sevindir, vakitli vakitsiz kerem eder anarsın lûtfedersin.
  • از مروت باشد ار شادم کنی  ** وقت و بی‌وقت از کرم یادم کنی 
  • Ey iyiliğimi isteyen, buluşmak için yirmi dört saatte bir kuşluk çağını tâyin ettin.
  • در شبان‌روزی وظیفه‌ی چاشتگاه  ** راتبه کردی وصال ای نیک‌خواه 
  • Fakat ciğerim yanıyor, beş yüz kere susuzum, her susuzluğumda bir öküz açlığı var âdeta. 2690
  • پانصد استسقاستم اندر جگر  ** با هر استسقا قرین جوع البقر 
  • Benim derdimden haberin bile yok. Mevkiinin zekâtını ver de bu yoksula bir bak.
  • بی‌نیازی از غم من ای امیر  ** ده زکات جاه و بنگر در فقیر 
  • Bu bîedep yoksul, buna lâyık değil ama senin umumî lûtfun, bundan çok üstün.
  • این فقیر بی‌ادب نا درخورست  ** لیک لطف عام تو زان برترست