English    Türkçe    فارسی   

6
3476-3500

  • Padişah, bir kerecik bu zemmi duymakla iktifa etti; gönlü attan soğudu gitti.
  • زین یکی ذمش که بشنود او وحسپ  ** پس فسرد اندر دل شه مهر اسپ 
  • Kendi gözünü bıraktı, onun gözünü kabul etti.
  • چشم خود بگذاشت و چشم او گزید  ** هوش خود بگذاشت و قول او شنید 
  • Kendi aklını bıraktı, onun sözünü duydu.
  • این بهانه بود و آن دیان فرد  ** از نیاز آن در دل شه سرد کرد 
  • Bu bir bahaneydi. O tek Tanrı, at sahibinin yalvarması yüzünden Padişahı attan soğuttu. Atın güzelliğini örttü ona göstermedi. O söz de arada kapı gıcırtısı gibiydi.
  • در ببست از حسن او پیش بصر  ** آن سخن بد در میان چون بانگ در 
  • O sözü padişahın gözüne bir perde yaptı. Ay, o perdenin ardından kara göründü. 3480
  • پرده کرد آن نکته را بر چشم شه  ** که از آن پرده نماید مه سیه 
  • Ne temiz mimar ki gayp aleminde sözle, afsunla kaleler yapar.
  • پاک بنایی که بر سازد حصون  ** در جهان غیب از گفت و فسون 
  • Sözü, sır köşkünün kapısının sesi bil. Bu ses kapının açılmasından mı geliyor kapının kapanmasından mı? Buna dikkat et.
  • بانگ در دان گفت را از قصر راز  ** تا که بانگ وا شدست این یا فراز 
  • Kapı sesi duyulur kapı görünmez. Bu sesi görürsünüz kapıyı görmezsiniz.
  • بانگ در محسوس و در از حس برون  ** تبصرون این بانگ و در لا تبصرون 
  • Hikmet çengi o bir ses verdi mi dikkat et. Bakalım cennet kapılarından hangisi açıldı.
  • چنگ حکمت چونک خوش‌آواز شد  ** تا چه در از روض جنت باز شد 
  • Kötü söz kapısı açıldı mı bak bakalım cehennemin hangi kapısı açıldı? 3485
  • بانگ گفت بد چو دروا می‌شود  ** از سقر تا خود چه در وا می‌شود 
  • Kapısından uzak olsan da sesini duy. Ne mutlu gözü de açık olan kişiye!
  • بانگ در بشنو چو دوری از درش  ** ای خنک او را که وا شد منظرش 
  • İyilik ettiğin müddetçe görürsün ki iyi yaşamaktasın gönlün rahat.
  • چون تو می‌بینی که نیکی می‌کنی  ** بر حیات و راحتی بر می‌زنی 
  • Fakat bir kötülükte bulundun, bir fenalık ettin mi o yaşayış o zevk gizleniverir.
  • چونک تقصیر و فسادی می‌رود  ** آن حیات و ذوق پنهان می‌شود 
  • Bu aşağılık kişilerin görüşüne uyup kendi görüşünü terk etme. Bu gerkesler seni leşe doğru çekerler çünkü.
  • دید خود مگذار از دید خسان  ** که به مردارت کشند این کرکسان 
  • Nergis gibi gözlerini kapatıyor aman değneğimi tut beni yet ey ulu kişi diyorsun. 3490
  • چشم چون نرگس فروبندی که چی  ** هین عصاام کش که کورم ای اچی 
  • Halbuki seni götürmek için seçtiğin o sopacıya dikkat edersen görürsün ki o senden de kördür.
  • وان عصاکش که گزیدی در سفر  ** خود ببینی باشد از تو کورتر 
  • Kör gibi elini at, Tanrı ipine yapış. Tanrının emrinden, nehyinden başka bir şeyin etrafında dönüp dolaşma.
  • دست کورانه به حبل الله زن  ** جز بر امر و نهی یزدانی متن 
  • Tanrı ipi nedir? Heva ve hevesi terk etmek. Bu heva ve heves Ad kavmine bir kasırga kesilmiştir.
  • چیست حبل‌الله رها کردن هوا  ** کین هوا شد صرصری مر عاد را 
  • Halk heva ve heves yüzünden zindanda oturmaktadır. Kuşun kanadı heva ve heves yüzünden bağlanmıştır.
  • خلق در زندان نشسته از هواست  ** مرغ را پرها ببسته از هواست 
  • Balık heva ve heves yüzünden kızgın tavaya düşer. Namuslu adamlardan utanma arlanma heva ve heves yüzünden gider. 3495
  • ماهی اندر تابه‌ی گرم از هواست  ** رفته از مستوریان شرم از هواست 
  • Şahnenin gözü, heva ve hevesten bir ateş yalımıdır. Çarmıha gerilmek ve darağacının korkunçluğu heva ve heves yüzündendir.
  • خشم شحنه شعله‌ی نار از هواست  ** چارمیخ و هیبت دار از هواست 
  • Yer yüzünde beden şahnelerini gördün ya, can aleminin hükümlerini yürüten şahneleri de gör.
  • شحنه‌ی اجسام دیدی بر زمین  ** شحنه‌ی احکام جان را هم ببین 
  • Ruha gayp aleminde işkenceler vardır. Fakat sen sıçrayıp kurtulmadıkça bu işkenceler gizlidir.
  • روح را در غیب خود اشکنجه‌هاست  ** لیک تا نجهی شکنجه در خفاست 
  • Kurtuldun mu işkenceyi azabı görürsün çünkü zıt zıddıyla görünür.
  • چون رهیدی بینی اشکنجه و دمار  ** زانک ضد از ضد گردد آشکار 
  • Kuyuda ve kara su içinde doğan, ovanın letafetiyle kuyunun zahmetini ne anlasın? 3500
  • آنک در چه زاد و در آب سیاه  ** او چه داند لطف دشت و رنج چاه