English    Türkçe    فارسی   

6
4608-4632

  • Ey temiz adam, bu yüzden cehennem; âşıkın ateşinden zayıflar, söner.
  • زآتش عاشق ازین رو ای صفی  ** می‌شود دوزخ ضعیف و منطقی 
  • Cehennem der ki: Ey ulu er, çabuk geç. Yoksa ateşlerinden ateşim sönecek.
  • گویدش بگذر سبک ای محتشم  ** ورنه ز آتش‌های تو مرد آتشم 
  • Cehennemin kükürdü, ancak küfürden hele bak; bu soluk, onu bile söndürmede! 4610
  • کفر که کبریت دوزخ اوست و بس  ** بین که می‌پخساند او را این نفس 
  • Sen de hemencecik kükürdünü bu sevdaya bırak da ne cehennem sana saldırsın, ne ateş!
  • زود کبریت بدین سودا سپار  ** تا نه دوزخ بر تو تازد نه شرار 
  • Cennet de ona, yel gibi geç, yoksa neyim varsa mahvolup gidecek.
  • گویدش جنت گذر کن هم‌چو باد  ** ورنه گردد هر چه من دارم کساد 
  • Sen harman sahibisin, ben başak toplayıcı. Ben bir putum, sen Çin illeri der.
  • که تو صاحب‌خرمنی من خوشه‌چین  ** من بتی‌ام تو ولایت‌های چین 
  • Ondan cehennem de titrer, cennetler de. Ondan ne buna aman vardır, ne ona.
  • هست لرزان زو جحیم و هم جنان  ** نه مر این را نه مر آن را زو امان 
  • Ömrü geçip gitti de bir fırsat bulamadı gitti. Sabır, pek yakıcıydı, candaysa tahammül yoktu. 4615
  • رفت عمرش چاره را فرصت نیافت  ** صبر بس سوزان بدت وجان بر نتافت 
  • Bir müddettir dişlerini sıkarak bunu bekledi durdu. Fakat ömrü bitti, ona nail olamadı.
  • مدتی دندان‌کنان این می‌کشید  ** نارسیده عمر او آخر رسید 
  • Derken sevgilinin sureti, ondan gizlendi, o da sevgilinin rnânasiyle eş oldu.
  • صورت معشوق زو شد در نهفت  ** رفت و شد با معنی معشوق جفت 
  • Elbise ister şüster kumaşı olsun, ister kıldan örme. Onu çırçıplak koçmak daha hoş.
  • گفت لبسش گر ز شعر و ششترست  ** اعتناق بی‌حجابش خوشترست 
  • Ben, bedenden soyundum, o hayalden soyundu. Vuslat makamlarının en ilerisinde salınmaktayım dedi.
  • من شدم عریان ز تن او از خیال  ** می‌خرامم در نهایات الوصال 
  • Bu bahisler buraya kadar söylenebilir. Bundan sonra ne zuhura gelirse gizlenmesi gerektir. 4620
  • این مباحث تا بدین‌جا گفتنیست  ** هرچه آید زین سپس بنهفتنیست 
  • Söylersen de faydasız. Yüz binlerce cehtetsen de anlatmaya çalışsan yine açığa çıkmaz.
  • ور بگویی ور بکوشی صد هزار  ** هست بیگار و نگردد آشکار 
  • At ve üzengi, deniz kıyısına kadar gider. Ondan sonra sana tahtadan bir at gerek.
  • تا به دریا سیر اسپ و زین بود  ** بعد ازینت مرکب چوبین بود 
  • Tahtadan at, karada yürümez. Fakat denizdekilere kılavuzdur.
  • مرکب چوبین به خشکی ابترست  ** خاص آن دریاییان را رهبرست 
  • Bu sükût da tahtadan attır. Sükût; denizdekilere telkindir.
  • این خموشی مرکب چوبین بود  ** بحریان را خامشی تلقین بود 
  • Seni usandıran her sükût o âlemin aşk naralarını atmadadır. 4625
  • هر خموشی که ملولت می‌کند  ** نعره‌های عشق آن سو می‌زند 
  • Sen acaba neden susmada dersin ama o, acaba kulağı nerde ki duymuyor?
  • تو همی‌گویی عجب خامش چراست  ** او همی‌گوید عجب گوشش کجاست 
  • Ben nâra ata ata sağır oldum, onun haberi bile yok der. Zaten iyi işitenler, kulakları delik olanlar bile bunu duyamazlar, sağırdırlar.
  • من ز نعره کر شدم او بی‌خبر  ** تیزگوشان زین سمر هستند کر 
  • Birisi rüyada nâra atar. Yüz binlerce bahislerde bulunur, sözler söyler.
  • آن یکی در خواب نعره می‌زند  ** صد هزاران بحث و تلقین می‌کند 
  • Yanı başında oturanın haberi bile olmaz. Hakikatte o gürültüden haberi olmayan uyanık yok mu? Asıl uykuda olan odur.
  • این نشسته پهلوی او بی‌خبر  ** خفته خود آنست و کر زان شور و شر 
  • Tahtadan atı da kırılana gelince: O, tamamiyle denize garkolur, balık kesilir. 4630
  • وان کسی کش مرکب چوبین شکست  ** غرقه شد در آب او خود ماهیست 
  • Artık o, ne sükût eder, ne söyler. Onun, misli, âdeta yoktur. Hali sözle anlatılamaz.
  • نه خموشست و نه گویا نادریست  ** حال او را در عبارت نام نیست 
  • O, bu iki kısımdan da değildir. Şaşılacak bir şeydir o. Bunu anlatmak edepten dışarıdır
  • نیست زین دو هر دو هست آن بوالعجب  ** شرح این گفتن برونست از ادب