Bu doktorlara candan kul olun da miskle, amberle dolun!”
این طبیبان را به جان بنده شوید ** تا به مشک و عنبر آکنده شوید
Halkın peygamberleri itham etmesi
متهم داشتن قوم انبیا را
Onlarsa, bunların hepsi riyadan, hileden ibaret dediler; nasıl olur da Allah falanı, filanı kendisine vekil eder?
قوم گفتند این همه زرقست و مکر ** کی خدا نایب کند از زید و بکر
Padişah elçisinin padişah cinsinden olması lâzım. Suyla toprak nerede, gökleri yaratan nerede,
هر رسول شاه باید جنس او ** آب و گل کو خالق افلاک کو
Kafamızda eşek beyni mi var ki sizin gibi bir sineği hüma kuşuyla bir tutalım?2735
مغز خر خوردیم تا ما چون شما ** پشه را داریم همراز هما
Hüma nerede, sinek nerede? Toprak nerede, Allah nerede? Gökteki güneşle zerrenin ne münasebeti var?
کو هما کو پشه کو گل کو خدا ** ز آفتاب چرخ چه بود ذره را
Bu münasebet, bu alâka, hiç akıllı adamın kabul edeceği şey mi?
این چه نسبت این چه پیوندی بود ** تاکه در عقل و دماغی در رود
Tavşanların, “Ben ayın elçisiyim; ay, bu çeşmeden vazgeç diyor” demesi için bir tavşanı elçi olarak file göndermeleri – bu hikâyenin tamamı Kelile kitabında vardır -
حکایت خرگوشان کی خرگوشی راپیش پیل فرستادند کی بگو کی من رسول ماه آسمانم پیش تو کی ازین چشمه آب حذر کن چنانک در کتاب کلیله تمام گفته است
Bu, bir tavşanın “Ben ayın elçisiyim, onunla eşim” demesine benzer.
این بدان ماند که خرگوشی بگفت ** من رسول ماهم و با ماه جفت
Bütün av hayvanları, fil sürüsünün yüzünden suyu güzel kaynağa gidemez olmuşlardı.
کز رمهی پیلان بر آن چشمهی زلال ** جمله نخجیران بدند اندر وبال
Hepsi de korkularından oraya yanaşamıyorlardı. Güçleri, kuvvetleri yoktu, bir düzen düzdüler.2740
جمله محروم و ز خوف از چشمه دور ** حیلهای کردند چون کم بود زور
Bir ihtiyar tavşan, ayın ilk gecesi dağın tepesine çıkıp bağırdı:
از سر که بانگ زد خرگوش زال ** سوی پیلان در شب غرهی هلال
Ey fil padişahı, ayın on dördüncü gecesi gel de kaynağa bak, sözümün doğruluğunu gör!
که بیا رابع عشر ای شاهپیل ** تا درون چشمه یابی این دلیل
Ben elçiyim, elçiye zeval yok… Ona ne kızılır, sövülür, ne hapse atılır.
شاهپیلا من رسولم پیش بیست ** بر رسولان بند و زجر و خشم نیست
Ay diyor ki: “Filler, buradan gidin, kaynak bizimdir, dağılın buradan!
ماه میگوید که ای پیلان روید ** چشمه آن ماست زین یکسو شوید
Yoksa sizin gözünüzü kör ederim. Ben, onun sözünü söyledim, boynumdan vebali attım.2745
Bu kaynağı bırakıp gidin de ayın kılıncından emin olun.
ترک این چشمه بگویید و روید ** تا ز زخم تیغ مه آمن شوید
Sözümün doğruluğuna nişan de şu: Filler, su içmek için kaynağa geldiler mi ay harekete gelir.
نک نشان آنست کاندر چشمه ماه ** مضطرب گردد ز پیل آبخواه
Fil padişahı, filân gece gel de kaynakta bu dediğimi gör!
آن فلان شب حاضر آ ای شاهپیل ** تا درون چشمه یابی زین دلیل
Ayın yedisi, sekizi olunca fil padişahı su içmek için kaynağa geldi.
چونک هفت و هشت از مه بگذرید ** شاهپیل آمد ز چشمه میچرید
O gece vakti hortumunu suya salınca su harekete geldi, ay da hareket etti.2750
چونک زد خرطوم پیل آن شب درآب ** مضطرب شد آب ومه کرد اضطراب
Fil, suyun içinde ayın titrediğini, harekete geldiğini görünce tavşanın sözüne inandı.
پیل باور کرد از وی آن خطاب ** چون درون چشمه مه کرد اضطراب
Fakat “Filler, biz o ahmak fillerden değiliz ki ayın hareketi bizi korkutsun” dedi.
مانه زان پیلان گولیم ای گروه ** که اضطراب ماه آردمان شکوه
Peygamberlerse “Ah akılsız adamlar ah, size canla, başla verdiğimiz nasihatler, sizin bağınızı kuvvetlendirdi. Vah yazıklar olsun vah!” dediler.
انبیا گفتند آوه پند جان ** سختتر کرد ای سفیهان بندتان
Onların kınamasına Peygamberlerin cevap vermeleri ve misal getirmeleri
جواب گفتن انبیا طعن ایشان را و مثل زدن ایشان را
Ne yazık… Derdinize verilen ilâç, can alıca kahır zehir kesildi.
ای دریغا که دوا در رنجتان ** گشت زهر قهر جان آهنجتان
Bir göze Allah, hışım perdesini salınca mum bile aydınlatmaz, karanlığını çoğaltır.2755
ظلمت افزود این چراغ آن چشم را ** چون خدا بگماشت پردهی خشم را
Sizden ne reisliği arayacak, ne gibi bir ululuk isteyeceğiz? Bizim ululuğumuz göklerden bile üstün!
چه رئیسی جست خواهیم از شما ** که ریاستمان فزونست از سما
İncilerle dolu olan deniz, gemiden ne şeref bulabilir? Hele o gemi, fışkıyla dolu olursa!
چه شرف یابد ز کشتی بحر در ** خاصه کشتیی ز سرگین گشته پر
Yazıklar olsun ki o bozarmış kör göze güneş bile bir zerre göründü.
ای دریغ آن دیدهی کور و کبود ** آفتابی اندرو ذره نمود
İblis’in gözü, eşsiz, örneksiz Âdem’i topraktan başka bir şey görmedi.
ز آدمی که بود بی مثل و ندید ** دیده ابلیس جز طینی ندید
O iblis’e lâyık göz, yurdu olan yerden baktı, kendisine lâyık görüşle gördü de sahibine Âdem’in baharını kış gösterdi.2760
چشم دیوانه بهارش دی نمود ** زان طرف جنبید کو را خانه بود
Nice devletler vardır ki bazen devletsiz kişiye isabet eder de mal olmaz, geri döner!
ای بسا دولت که آید گاه گاه ** پیش بیدولت بگردد او ز راه
Nice sevgili vardır ki bir bahtsızın yanına gelir de o, sevgiliyi tanımaz, onunla aşk oyununu oynamaya girişmez.
ای بسا معشوق کاید ناشناخت ** پیش بدبختی نداند عشق باخت
Gözü yanıltan da bizim ezelî nasipsizliğimiz. Kalbi çeviren de kötü kaza ve kader!
این غلطده دیده را حرمان ماست ** وین مقلب قلب را س القضاست
Taştan yontulup yapılan put, size kıble olduğundan lânetin, körlüğün gölgesine sığındınız, orada yurt edindiniz.
چون بت سنگین شما را قبله شد ** لعنت و کوری شما را ظله شد
Zannınızca taştan yapılma putlarınız Allah’a eş oluyor da akılla, can nasıl Allah sırrına sahip olmuyor?2765
چون بشاید سنگتان انباز حق ** چون نشاید عقل و جان همراز حق
Demek ki bir ölü sinek Allah’a eş oluyor sizce… Peki, o halde diri olan insan neden o padişahlar padişahına sırdaş olmasın?
پشهی مرده هما را شد شریک ** چون نشاید زنده همراز ملیک
Yoksa ölü sineğe benzeyen put, sizin tarafınızdan yapıldığı için mi Allah’a eş olmaya lâyık? Diri insan, Allah mahlûku olduğundan mı Allah sırrın mahrem olamıyor?
یا مگر مرده تراشیدهی شماست ** پشهی زنده تراشیدهی خداست
Siz, kendinize, kendi sanatınıza âşıksınız. Yılanların kuyruklarına lâyık olan elbette yılanbaşıdır.
عاشق خویشید و صنعتکرد خویش ** دم ماران را سر مارست کیش
Ne o kuyrukta bir devlet, bir nimet vardır, ne o başta bir rahat, bir lezzet!
نه در آن دم دولتی و نعمتی ** نه در آن سر راحتی و لذتی
Yılanın kuyruğu, başının etrafında dönüp dolaşır, kıvrılıp düzelir. Kuyruk ve baş… O iki dost birbirine tam lâyıktır, tam münasiptir!2770
گرد سر گردان بود آن دم مار ** لایقاند و درخورند آن هر دو یار
İlahi nâmeyi bir güzelce dinlesen görürsün; Hâkim-i Gaznevî öyle der:
آنچنان گوید حکیم غزنوی ** در الهینامه گر خوش بشنوی
Takdirin hükmüne itiraz edip de boş boğazlıkta bulunma. Tavşana tavşankulağı münasiptir.
کم فضولی کن تو در حکم قدر ** درخور آمد شخص خر با گوش خر
Uzuvlarla bedenler tam uygundur… Huylarla canlar, tam birbirine denktir.
شد مناسب عضوها و ابدانها ** شد مناسب وصفها با جانها
Ruha münasip olan her vasfı, şüphe yok ki tam yerli yerinde, tam uygun olarak halk eden Allah’tır.
وصف هر جانی تناسب باشدش ** بی گمان با جان که حق بتراشدش
Allah, mademki huyu, cana uygun ve eş olarak yarattı, o halde onu gözle kaş gibi yerinde ve birbirine münasip bil!2775
چون صفت با جان قرین کردست او ** پس مناسب دانش همچون چشم و رو
Güzeldeki huylar da uygun ve yerinde, çirkindeki huylar da. Allah’ın yazdığı harfler birbirine tam münasip!
شد مناسب وصفها در خوب و زشت ** شد مناسب حرفها که حق نبشت
Ey Hasancık, yazı yazanın elindeki kalem gibi gözle gönül de Allah’ın iki parmağı arasında!
دیده و دل هست بین اصبعین ** چون قلم در دست کاتب ای حسین
Gönül kalemi, lütuf ve kahır parmakları arasında gâh sıkıntıya düşer, gâh feraha çıkar.
اصبع لطفست و قهر و در میان ** کلک دل با قبض و بسطی زین بنان
Ey kalem, ululuğa lâyıksan kimin parmakları arasındasın, bak da gör!
ای قلم بنگر گر اجلالیستی ** که میان اصبعین کیستی
Senin bütün kastin, bütün hareketin bu parmaklardan meydana geliyor. Başın, dört yol ağzında; kahrın, lütfun, doğru yolla sapıklığın birleştiği yeridir.2780
جمله قصد و جنبشت زین اصبعست ** فرق تو بر چار راه مجمعست
Bu halden hale giriş harflerin, onun yazıp bozmasından meydana gelmekte… bir işe niyetin, yahut bir şeyden vazgeçmen de onun iradesiyle, onun takdiriyle!
این حروف حالهات از نسخ اوست ** عزم و فسخت هم ز عزم و فسخ اوست