English    Türkçe    فارسی   

1
2573-2582

  • همچنان که عقد در در و شبه ** مختلط چون میهمان یک شبه‌‌
  • Bu, bir dizide hakikî inci ile yalancı incinin bir gecelik konuk gibi misafir olmasına benzer.
  • بحر را نیمیش شیرین چون شکر ** طعم شیرین رنگ روشن چون قمر
  • Denizin yarısı şeker gibi tatlı, lezzetli, rengi ay gibi parlak;
  • نیم دیگر تلخ همچون زهر مار ** طمع تلخ و رنگ مظلم قیروار 2575
  • Diğer yarısı, yılan zehiri gibi acı,lezzetsiz, rengi de katran gibi kara.
  • هر دو بر هم می‌‌زنند از تحت و اوج ** بر مثال آب دریا موج موج‌‌
  • Cennetlikle cehennemlik olanlar da deniz gibi alttan üstten, dalgalanıp dururlar.
  • صورت بر هم زدن از جسم تنگ ** اختلاط جانها در صلح و جنگ‌‌
  • Dar ve küçük bir cisimden dalgaların birbiri ardınca zuhuru da canların barışta, savaşta birbirlerine karışmalarına benzer.
  • موجهای صلح بر هم می‌‌زند ** کینه‌‌ها از سینه‌‌ها بر می‌‌کند
  • Barış dalgaları kopar, gönüllerden kinleri giderir.
  • موجهای جنگ بر شکل دگر ** مهرها را می‌‌کند زیر و زبر
  • Bunun aksine savaş dalgaları kopar, sevgileri altüst eder.
  • مهر تلخان را به شیرین می‌‌کشد ** ز آن که اصل مهرها باشد رشد 2580
  • Sevgi, acıları tatlıya çeker, tatlılaştırır. Çünkü sevgilerin aslı, doğru yola götürmedir.
  • قهر شیرین را به تلخی می‌‌برد ** تلخ با شیرین کجا اندر خورد
  • Kahır ise, tatlıyı acılığa çekmektedir. Acı, tatlı ile bir arada bulunur, bağdaşır mı?
  • تلخ و شیرین زین نظر ناید پدید ** از دریچه‌‌ی عاقبت دانند دید
  • Acı tatlı; bu gözle görünmez. Basiret ehli, onları, akıbet penceresinden görmeyi bilir.