English    Türkçe    فارسی   

1
2583-2592

  • چشم آخر بین تواند دید راست ** چشم آخر بین غرور است و خطاست‌‌
  • Akıbeti gören göz, doğruyu görebilir. Âhiri gören göz ise gururdan, körlükten ibarettir.
  • ای بسا شیرین که چون شکر بود ** لیک زهر اندر شکر مضمر بود
  • Nice tatlılar vardır ki şeker gibidir, fakat o şeker içinde zehir gizlidir.
  • آن که زیرک‌‌تر به بو بشناسدش ** و آن دگر چون بر لب و دندان زدش‌‌ 2585
  • Aklı en üstün, anlayışı en keskin olan, kokudan anlar. Öbürüyse ancak dudağına, dişine değince fark eder.
  • پس لبش ردش کند پیش از گلو ** گر چه نعره می‌‌زند شیطان کلوا
  • Şeytan “Yiyin” diye bağırır ama o adamın dudağı zehri, boğazına varmadan reddeder.
  • و آن دگر را در گلو پیدا کند ** و آن دگر را در بدن رسوا کند
  • Başka biri boğazına varınca anlar, bir başkası yer, bedenini berbat edince anlar.
  • و آن دگر را در حدث سوزش دهد ** ذوق آن زخم جگر دوزش دهد
  • Zehir; diğer birisinde abdest bozarken yanış yapar; zaman zaman ciğerini delen bir acı peyda eder.
  • و آن دگر را بعد ایام و شهور ** و آن دگر را بعد مرگ از قعر گور
  • Bir başkasında zehrin eseri; günler, aylar geçtikten sonra görünür. Diğer birisinde ise ölümden ve Sûr üfürüldükten sonra meydana çıkar.
  • ور دهندش مهلت اندر قعر گور ** لا بد آن پیدا شود یوم النشور 2590
  • Eğer o kişiye mezarda mühlet verirlerse mutlaka mahşer günü azap ederler.
  • هر نبات و شکری را در جهان ** مهلتی پیداست از دور زمان‌‌
  • Her otun, her şekerin zamanede bir oluş müddeti vardır.
  • سالها باید که اندر آفتاب ** لعل یابد رنگ و رخشانی و تاب‌‌
  • Lâlin, güneşin tesiriyle renk, parlaklık ve letafet elde etmesi için yılların geçmesi gerektir.