English    Türkçe    فارسی   

4
2941-2950

  • لابه‌ات را هیچ نتوانم شکست ** زآنک لابه‌ی تو یقین لابه‌ی منست
  • Senin yalvarmana aldırış etmezlikten gelemem... senin yalvarman benim yalvarmam demektir.
  • گر زمین و آسمان بر هم زدی ** ز انتقام این مرد بیرون نامدی
  • Yerle gök birbirine karışsaydı bu adamı yine affetmezdim.
  • ور شدی ذره به ذره لابه‌گر ** او نبردی این زمان از تیغ سر
  • Vücudunun her zerresi, ayrı, ayrı yalvarsaydı yine başını kılıçtan kurtaramazdı.
  • بر تو می‌ننهیم منت ای کریم ** لیک شرح عزت تست ای ندیم
  • Fakat bağışladım diye seni minnetli bir hale getirmiyorum ha... yalnız benim yanımdaki değerinin anlatıyorum ey benim yanımdaki değerini anlatıyorum ey benim nedimim!
  • این نکردی تو که من کردم یقین ** ایی صفاتت در صفات ما دفین 2945
  • Bunu sen yapmadın, ben yaptım... ey sıfatları, bizim sıfatlarımızda görülmüş, ey varlığını bize vermiş olan nedim!
  • تو درین مستعملی نی عاملی ** زانک محمول منی نی حاملی
  • Bu işi sen dileyerek yapmadın, içinden öyle geldi... seni bu işe sevk eden biziz... Çünkü ben, sana kendimi vermiş değilim, sen varlığını bana vermişsin!
  • ما رمیت اذ رمیت گشته‌ای ** خویشتن در موج چون کف هشته‌ای
  • “Sen atmadın o taşları... hakikatte Tanrı attı” ayetine mazhar olmuşsun... kendini köpük gibi dalgaya salıvermiş, bırakmışsın!
  • لا شدی پهلوی الا خانه‌گیر ** این عجب که هم اسیری هم امیر
  • Mademki lâ oldun, illânın yanında ev kur... şaşılacak şey şu: Hem esirsin hem bey!
  • آنچ دادی تو ندای شاه داد ** اوست بس الله اعلم بالرشاد
  • Ne verdiysen padişah verdi, sen vermedin... doğruyu Tanrı daha iyi bilir ya, ortada var olan ancak odur.
  • وآن ندیم رسته از زخم و بلا ** زین شفیع آزرد و برگشت از ولا 2950
  • O nedim zahmetten belâdan kurtuldu, fakat bu şefaatçiye öyle bir incindi ki selâm bile vermez oldu.