English    Türkçe    فارسی   

5
1657-1666

  • گفت آخر امر فرمود او به حلم  ** هر دو امرند آن بگیر از راه علم 
  • Toprak, O, ilim sahibi olmayı da emretti. İkisi de emir. Bilgi yolu ile lütfet de halim ol, o emri tut dedi ama,
  • گفت آن تاویل باشد یا قیاس  ** در صریح امر کم جو التباس 
  • Azrail, O, ya tevildir, ya kıyas. Apaçık emirde öyle tevile, kıyasa az uy.
  • فکر خود را گر کنی تاویل به  ** که کنی تاویل این نامشتبه 
  • Kendi düşünceni tevil etsen daha iyi. Başka hiçbir emre benzemeyen bu açık emri tevil etmekten daha yeğ.
  • دل همی‌سوزد مرا بر لابه‌ات  ** سینه‌ام پر خون شد از شورابه‌ات  1660
  • Yalvarmana içim yanıp durmada. Acı gözyaşlarından gönlüm kanla doldu.
  • نیستم بی‌رحم بل زان هر سه پاک  ** رحم بیشستم ز درد دردناک 
  • Merhametsiz değilim, hatta o üç temiz melekten daha merhametliyim ben, senin derdinle dertleniyorum.
  • گر طبانجه می‌زنم من بر یتیم  ** ور دهد حلوا به دستش آن حلیم 
  • Ben bir yetime tokat atsam, halim bir adam da ona tatlı bir şey verse,
  • این طبانجه خوشتر از حلوای او  ** ور شود غره به حلوا وای او 
  • Bu tokat onun tatlısından daha hoştur. Eyvah Eğer o tatlıya kanarsa.
  • بر نفیر تو جگر می‌سوزدم  ** لیک حق لطفی همی‌آموزدم 
  • Feryadından ciğerim yanıyor. Fakat Tanri, bana başka bir çeşit lütuf öğretmede.
  • لطف مخفی در میان قهرها  ** در حدث پنهان عقیق بی‌بها  1665
  • Gizli lütuf, kahırlar içindedir; değer biçilmez akikin pislik içinde oluşu gibi.
  • قهر حق بهتر ز صد حلم منست  ** منع کردن جان ز حق جان کندنست 
  • Tanrı’nın kahrı, benim ilmimden yüz kat iyidir. Tanrı’dan canını esirgemek can çekişmektir.