English    Türkçe    فارسی   

6
4415-4424

  • صوفیست انداخت خرقه وجد در  ** کی رود او بر سر خرقه دگر  4415
  • O, âdeta bir sofidir, vecde gelmiş, hırkasını atmıştır. Artık bir daha hırkasını alır mı hiç?
  • میل سوی خرقه‌ی داده و ندم  ** آنچنان باشد که من مغبون شدم 
  • Verdiği hırkayı almak, pişman olmak, ben aldanmışım;
  • باز ده آن خرقه این سو ای قرین  ** که نمی‌ارزید آن یعنی بدین 
  • Arkadaş, o hırkayı tekrar bana ver. Ulaştığım vecit, bu hırkaya değmez demektir.
  • دور از عاشق که این فکر آیدش  ** ور بیاید خاک بر سر بایدش 
  • Bu fikir, âşıktan pek uzaktır. Âşık, böyle bir düşünceye düşmez. Eğer ona böyle bir düşünce gelirse toprak başına!
  • عشق ارزد صد چو خرقه کالبد  ** که حیاتی دارد و حس و خرد 
  • Aşk, diri olan, duygusu ve aklı bulunan yüzlerce beden hırkasına değer.
  • خاصه خرقه‌ی ملک دنیا کابترست  ** پنج دانگ مستیش درد سرست  4420
  • Hele şu sonu olmayan dünya mülkünün hırkası nedir ki? Ancak beş kuruşçuk eden sarhoşluğu bile bir baş ağrısıdır.
  • ملک دنیا تن‌پرستان را حلال  ** ما غلام ملک عشق بی‌زوال 
  • Dünya mülkü, bedene tapanlara helâldir. Bizse zevali olmayan aşk saltanatına kuluz.
  • عامل عشقست معزولش مکن  ** جز به عشق خویش مشغولش مکن 
  • Padişahım, bu delikanlı aşk valisidir. Onu azletme. Kendi aşkından başka bir şeyle oyalama onu.
  • منصبی کانم ز ریت محجبست  ** عین معزولیست و نامش منصبست 
  • Senin yüzünü göstermeyen mevki, âdi bir mevkidir. Makamdır ama hakikatte azledilmenin ta kendisidir o.
  • موجب تاخیر اینجا آمدن  ** فقد استعداد بود و ضعف فن 
  • Şimdiye kadar buraya gelmemesindeki, geç kalmasındaki sebep, istidadının olmaması ve bedeninin arık bulunmasıydı.