English    Türkçe    فارسی   

3
602-611

  • رویها باشد که دیوان چون مگس ** بر سرش بنشسته باشند چون حرس
  • Öyle yüzler vardır ki şeytanlar, sinek gibi başına üşüşür, bekçi gibi orada yurt tutar, otururlar.
  • چون ببینی روی او در تو فتند ** یا مبین آن رو چو دیدی خوش مخند
  • Bu çeşit adamların suratını gördün mü ya bakma yahut da mademki baktın, hoşlanıp gülme.
  • در چنان روی خبیث عاصیه ** گفت یزدان نسفعن بالناصیه
  • O çeşit habis ve âsi suratlar hakkında Allah, “Alnının perçeminden yakalar, çekeriz” dedi.
  • چون بپرسیدند و خانه‌ش یافتند ** همچو خویشان سوی در بشتافتند 605
  • Konuklar, köylünün evini sorup buldular, akraba ve bildikleri gibi kapıya koştular.
  • در فرو بستند اهل خانه‌اش ** خواجه شد زین کژروی دیوانه‌وش
  • Köylünün evindekiler kapıyı kapadılar. Şehirli, bu aykırı hareketten deli gibi oldu.
  • لیک هنگام درشتی هم نبود ** چون در افتادی بچه تیزی چه سود
  • Fakat zaten sertlik gösterilecek zaman değildi. Kuyuya düştükten sonra sertliğin ne faydası var?
  • بر درش ماندند ایشان پنج روز ** شب بسرما روز خود خورشیدسوز
  • Tam beş gün, geceleri soğuktan üşüyerek, gündüzleri sıcaktan yanıp yakılarak kapısının önünde kaldılar.
  • نه ز غفلت بود ماندن نه خری ** بلک بود از اضطرار و بی‌خری
  • Orada kalışları ne gafilliklerindendi, ne eşekliklerinden. Zaruretten, açlık ve susuzluk yüzündendi.
  • با لیمان بسته نیکان ز اضطرار ** شیر مرداری خورد از جوع زار 610
  • İyiler, zaruret yüzünden kötülerle bağdaşırlar. Adam, zaruret yüzünden ölü eti bile yer!
  • او همی‌دیدش همی‌کردش سلام ** که فلانم من مرا اینست نام
  • Şehirli, köylüyü gördükçe selâm vermekte, “ Yahu, ben filan kişiyim, adım da şu” demekteydi.