English    Türkçe    فارسی   

4
3386-3395

  • می‌خورد از غیب بر سر زخم او ** از شکست توبه آن ادبارخو
  • O ters huylu, tövbesini bozduğu için kafasına gaybtan tokatlar yer durur.
  • باز توبه می‌کند با رای سست ** دیو یک تف کرد و توبه‌ش را سکست
  • Sonra tekrar gevşek azmiyle tövbe eder... fakat Şeytan “Ne yaptın?” der demez tövbesini bozar.
  • ضعف اندر ضعف و کبرش آنچنان ** که به خواری بنگرد در واصلان
  • Pek zayıftır... fakat kendisini öyle ulu görür, öyle kibirlenir ki Tanrıya ulaşanlara bile hor bakar!
  • ای شتر که تو مثال مومنی ** کم فتی در رو و کم بینی زنی
  • Ey deve, sense mümine benzersin; yüz üstü az düşer, burnunu az vurursun!
  • تو چه داری که چنین بی‌آفتی ** بی‌عثاری و کم اندر رو فتی 3390
  • Sende ne var ki afete uğramıyorsun... sürçmüyor, yüz üstü az düşüyorsun?
  • گفت گر چه هر سعادت از خداست ** در میان ما و تو بس فرقهاست
  • Deve dedi ki: “Her kutluluk Tanrıdandır ama benimle senin aranda çok fark var!
  • سر بلندم من دو چشم من بلند ** بینش عالی امانست از گزند
  • Benim başım yüce, iki gözüm yücelerini görüyor... yüce görüş sahibini zarardan korur.
  • از سر که من ببینم پای کوه ** هر گو و هموار را من توه توه
  • Ben dağın başındayken dağın eteğini görürüm... her çukuru, her düzü kat, kat görürüm.
  • هم‌چنانک دید آن صدر اجل ** پیش کار خویش تا روز اجل
  • Nitekim o ulu er de eceline kadar başına ne gelecekse gördü.
  • آنچ خواهد بود بعد بیست سال ** داند اندر حال آن نیکو خصال 3395
  • Yirmi yıl sonra neler olacak o iyi huylu bütün bunları bilir.