English    Türkçe    فارسی   

4
87-96

  • خبث و ظلم و جور چندان ساختند ** که مرا از شر به خیر انداختند
  • O kadar kötülükte bulundular, o derece zulüm ve cevir ettiler ki nihayet beni şerden kurtardılar, hayra ulaştırdılar.
  • هر گهی که رو به دنیا کردمی ** من ازیشان زخم و ضربت خوردمی
  • Ne vakit dünyaya yöneldimse onlardan eziyetler gördüm, meşakkatler çektim, dayaklar yedim.
  • کردمی از زخم آن جانب پناه ** باز آوردندمی گرگان به راه
  • Bu yüzden de iyilik tarafına kaçardım... Beni o kurtlar yola getirirlerdi.
  • چون سبب‌ساز صلاح من شدند ** پس دعاشان بر منست ای هوشمند 90
  • Benim iyiliğime sebep oldular... Ey aklı başında adam, bu yüzden onlara dua etmek, boynumun borcudur benim!”
  • بنده می‌نالد به حق از درد و نیش ** صد شکایت می‌کند از رنج خویش
  • Kul dertten, elemden Allah’a sızlanır, uğradığı zahmetten yüzlerce şikâyette bulunur.
  • حق همی گوید که آخر رنج و درد ** مر ترا لابه کنان و راست کرد
  • Allah da der ki: Gördün ya, nihayet dert ve zahmet, seni, bana yalvarır bir hale getirdi, seni doğrulttu,
  • این گله زان نعمتی کن کت زند ** از در ما دور و مطرودت کند
  • Sen, seni yolundan alıkoyandan, bizim kapımızdan uzaklaştırıp kovandan şikâyette bulun!
  • در حقیقت هر عدو داروی تست ** کیمیا و نافع و دلجوی تست
  • Hakikatte her düşman senin ilâcındır... Sana kimyadır, seni faydalandırır, gönlünü alır senin!
  • که ازو اندر گریزی در خلا ** استعانت جویی از لطف خدا 95
  • Çünkü ondan kaçar, halvet bucaklarına sığınır, Allah lütfundan yardım dilersin.
  • در حقیقت دوستانت دشمن‌اند ** که ز حضرت دور و مشغولت کنند
  • Dostlarınsa hakikatte düşmanlarındır; onlar seni Allah tapısından uzaklaştırır, seni meşgul ederler!