English    Türkçe    فارسی   

5
3209-3218

  • پوستین آن حالت درد توست  ** که گرفتست آن ایاز آن را به دست 
  • Pösteki, senin o derde düştüğün zamanki halindir.Eyaz, onun için onu saklamıştır.
  • باز جواب گفتن آن کافر جبری آن سنی را کی باسلامش دعوت می‌کرد و به ترک اعتقاد جبرش دعوت می‌کرد و دراز شدن مناظره از طرفین کی ماده‌ی اشکال و جواب را نبرد الا عشق حقیقی کی او را پروای آن نماند و ذلک فضل الله یتیه من یشاء 
  • Yine o kâfir cebrînin kendisini İslama davet eden, cebir inanışını bırakmaya teşvik edip duran sünniye cevap vermesi, sual ve cevabın iki taraflı olarak uzayıp gitmesi. Müşkül olan şeyi ve cevap verme kudretini ancak hakikî aşk halleder, kesip atar, aşkın sualden, cevaptan pervası yoktur. "Ve bu da Tanrı'nın ihsanıdır, dilediğine verir."
  • کافر جبری جواب آغاز کرد  ** که از آن حیران شد آن منطیق مرد  3210
  • Cebrî kâfir, öyle bir cevap vermeye girişti ki müslümanın mantığı, âdeta cevaptan âciz kaldı,şaşırdı.
  • لیک گر من آن جوابات و سال  ** جمله را گویم بمانم زین مقال 
  • Fakat ben o cevaplarla sualleri hep söylersem söyliyeceğim sözü bırakmalıyım.
  • زان مهم‌تر گفتنیها هستمان  ** که بدان فهم تو به یابد نشان 
  • Halbuki bizim ondan daha mühim söyliyeceğimiz şeyler var ki onlarla anlayışın daha ziyadeleşir.
  • اندکی گفتیم زان بحث ای عتل  ** ز اندکی پیدا بود قانون کل 
  • Onun için o sual cevabı azıcık ve kısaca anlattık. Bütün, azla meydana çıkar zaten.
  • هم‌چنین بحثست تا حشر بشر  ** در میان جبری و اهل قدر 
  • Esasen kadere inanmıyanla cebrî arasındaki bu bahis, mahşere kadar sürer gider.
  • گر فرو ماندی ز دفع خصم خویش  ** مذهب ایشان بر افتادی ز پیش  3215
  • Hasmını alt edemeseydin onun mezhebine uyar, onun yolunu tutardın.
  • چون برون‌شوشان نبودی در جواب  ** پس رمیدندی از آن راه تباب 
  • Onlar da cevapta âciz kalsalardı o bozuk yoldan dönerlerdi.
  • چونک مقضی بد دوام آن روش  ** می‌دهدشان از دلایل پرورش 
  • Fakat bu gidişin böyle olması lâzım ki onların hepsi,delillerle yollarının doğruluğuna kanmadalar.
  • تا نگردد ملزم از اشکال خصم  ** تا بود محجوب از اقبال خصم 
  • Kimsenin, hasmın müşkül suallerini cevapsız bırakmaması, düşmanın devlet ve ikbalinden mahcup olması, o devleti görmemesi lâzım ki,