English    Türkçe    فارسی   

3
1210-1234

  • Sen, toprak altında uyursun ama o tertemiz söz asa gibi her şeye agâhtır. 1210
  • تو اگر در زیر خاکی خفته‌ای ** چون عصایش دان تو آنچ گفته‌ای
  • Kast edenlerin elleri o asaya ulaşamaz. Uyu ey padişah, uyu… Uykun mübarek olsun!
  • قاصدان را بر عصایش دست نی ** تو بخسپ ای شه مبارک خفتنی
  • Bedenin uyur ama nurun göklere ağar, düşmanlarını kahretmek için okunu kur, yayını ger.
  • تن بخفته نور تو بر آسمان ** بهر پیکار تو زه کرده کمان
  • Felsefeci, aleyhine söylenmeye yeltenir ama nurunun oku ağzını oklar, onu susturur.”
  • فلسفی و آنچ پوزش می‌کند ** قوس نورت تیردوزش می‌کند
  • Hakikaten de öyle oldu, hatta bu vaatten de üstün şeyler vücuda geldi. O uyudu, fakat bahtı, ikbali uyumadı.
  • آنچنان کرد و از آن افزون که گفت ** او بخفت و بخت و اقبالش نخفت
  • Babalarının canı yavrularım, sihirbaz uyudu mu işinin parlaklığı gider, sihrinin tesiri kalmaz.” 1215
  • جان بابا چونک ساحر خواب شد ** کار او بی رونق و بی‌تاب شد
  • Bu sözleri duyup uyandılar, ikisi de kabri öpüp o ulu savaş için Mısır’a hareket ettiler.
  • هر دو بوسیدند گورش را و تفت ** تا بمصر از بهر آن پیگار زفت
  • Mısır’a varınca Musa’yı, Musa’nın evini aramaya başladılar.
  • چون به مصر از بهر آن کار آمدند ** طالب موسی و خانه‌ی او شدند
  • Onların Mısır’a geldikleri gün de Musa, tesadüfen bir hurma ağacının altında uyumaktaydı.
  • اتفاق افتاد کان روز ورود ** موسی اندر زیر نخلی خفته بود
  • Sordukları adamlar onlara “Varın hurmalıkta arayın” dediler.
  • پس نشان دادندشان مردم بدو ** که برو آن سوی نخلستان بجو
  • Hurmalığa geldikleri zaman bir de baktılar ki hurma fidanlarının dibinde bir uyuyan var, fakat cihanın uyanığı! 1220
  • چون بیامد دید در خرمابنان ** خفته‌ای که بود بیدار جهان
  • Naz ederek baş gözlerini yummuş ama arş da gözlerinin önünde, ferş de!
  • بهر نازش بسته او دو چشم سر ** عرش و فرشش جمله در زیر نظر
  • Gözleri açık, fakat gönlü uykuda nice adamlar var… Zaten su ve toprak ehli olanın gözü ne görebilir ki?
  • ای بسا بیدارچشم و خفته‌دل ** خود چه بیند دید اهل آب و گل
  • Fakat gönlü uyanık olanın baş gözü uyusa bile gönlünde yüzlerce göz açılır.
  • آنک دل بیدار دارد چشم سر ** گر بخسپد بر گشاید صد بصر
  • Gönül ehli değilsen uyanık ol, uyuma. Bir gönül iste, mücadeleye giriş.
  • گر تو اهل دل نه‌ای بیدار باش ** طالب دل باش و در پیکار باش
  • Gönlün uyandı mı güzelce uyu. Gayri gözünden ne yedi kat gök kaybolur, ne altı cihet! 1225
  • ور دلت بیدار شد می‌خسپ خوش ** نیست غایب ناظرت از هفت و شش
  • Peygamber, “Gözüm uyur ama kalbim nasıl uyur, buna imkân mı var?” dedi.
  • گفت پیغامبر که خسپد چشم من ** لیک کی خسپد دلم اندر وسن
  • Bekçi farz et ki uyumuş fakat padişah uyanık ya. Gönül gözleri açık olduğu halde uyuyanlara can feda!
  • شاه بیدارست حارس خفته گیر ** جان فدای خفتگان دل‌بصیر
  • Ey manevi er, gönül uyanıklığını anlatmaya kalkışsam binlerce Mesnevi’ye sığmaz.
  • وصف بیداری دل ای معنوی ** در نگنجد در هزاران مثنوی
  • Sihirbazlar, Musa’yı sırt üstü yatmış görünce asayı çalmaya kalkıştılar.
  • چون بدیدندش که خفتست او دراز ** بهر دزدی عصا کردند ساز
  • Hemencecik asayı çalmak için Musa’nın ardından gidecekler, sopayı kapıvereceklerdi. 1230
  • ساحران قصد عصا کردند زود ** کز پسش باید شدن وانگه ربود
  • Onlar, azıcık yürüyüp bu işe niyetlenir niyetlenmez asa titremeye başladı.
  • اندکی چون پیشتر کردند ساز ** اندر آمد آن عصا در اهتزاز
  • Öyle bir titremeye başladı ki her ikisi de korkudan yerlerinde katılıp kaldılar.
  • آنچنان بر خود بلرزید آن عصا ** کان دو بر جا خشک گشتند از وجا
  • Sonra asa ejderha oldu, onlara saldırdı. İkisi de sapsarı kesilip kaçmaya başladılar.
  • بعد از آن شد اژدها و حمله کرد ** هر دوان بگریختند و روی‌زرد
  • Korkudan her inişte sendeleyip yuvarlanarak yüz üstü düşüyorlar, kalkıp yine kaçmaya çalışıyorlardı.
  • رو در افتادن گرفتند از نهیب ** غلط غلطان منهزم در هر نشیب