- Batıp giden, gâh böyle, gâh şöyle olan güzel değildir, ben batıp gidenleri sevmem. 1430
- وانک آفل باشد و گه آن و این ** نیست دلبر لا احب افلین
- Bazen hoş, bazen nahoş olan, bir zaman su, bir zaman ateş kesilen,
- آنک او گاهی خوش و گه ناخوشست ** یک زمانی آب و یک دم آتشست
- Ayın burcudur ama ay değil… Put gibi güzeldir, ama güzelliğinden haberi bile yok!
- برج مه باشد ولیکن ماه نه ** نقش بت باشد ولی آگاه نه
- Saf sofi, "İbn-al vakit"tir ama vaktin babasıymış gibi vakti adamakıllı avucunun içine almıştır.
- هست صوفی صفاجو ابن وقت ** وقت را همچون پدر بگرفته سخت
- Bu çeşit sofi, tamamıyla ululuk sahibi Allah’ın nuruna gark olmuştur. Kimsenin oğlu değildir o… vakitlerden de kurtulmuştur, hallerden de!
- هست صافی غرق عشق ذوالجلال ** ابن کس نه فارغ از اوقات و حال
- Doğurmayan nura batmıştır. Doğmayan, doğurmayan zatsa ancak Allah’tır. 1435
- غرقهی نوری که او لم یولدست ** لم یلد لم یولد آن ایزدست
- Diriysen yürü, böyle bir aşk ara… Yoksa birbirine aykırı vakitlere kulsun.
- رو چنین عشقی بجو گر زندهای ** ورنه وقت مختلف را بندهای
- Çirkin, güzel nakışlara bakma da kendi aşkına, kendi dileğine bak!
- منگر اندر نقش زشت و خوب خویش ** بنگر اندر عشق و در مطلوب خویش
- Hor musun, zayıf mı? Buna bakma da ey kadri yüce kişi, himmetine, gayretine bak!
- منگر آنک تو حقیری یا ضعیف ** بنگر اندر همت خود ای شریف
- Ne halde olursan ol, boş durma, ey dudakları kurumuş susuz, daima su araştır!
- تو به هر حالی که باشی میطلب ** آب میجو دایما ای خشکلب
- O susuz, o kupkuru dudağın yok mu? O dudak, sudan haber verme de… Nihayet kaynağa ulaşacağını bildirmede. 1440
- کان لب خشکت گواهی میدهد ** کو بخر بر سر منبع رسد
- Dudak kuruluğu, suyu haber verir… Bu eziyet, bu susuzluk, muhakkak suya ulaşacağına delâlet der;
- خشکی لب هست پیغامی ز آب ** که بمات آرد یقین این اضطراب
- Bu aramak yok mu, kutlu bir iştir. Hak yolundaki bu istek, maniler giderir.
- کین طلبکاری مبارک جنبشیست ** این طلب در راه حق مانع کشیست
- Bu istek, dileklerinin anahtarıdır. Bu istek, senin ordundur, bayraklarının yardımcısıdır.
- این طلب مفتاح مطلوبات تست ** این سپاه و نصرت رایات تست
- Bu istek, horoz gibi “Sabah geliyor” diye nara atarak müjdeler verir.
- این طلب همچون خروسی در صیاح ** میزند نعره که میآید صباح
- Âletin yoksa bile iste ara… Allah yolunda âlete ihtiyaç yoktur. 1445
- گرچه آلت نیستت تو میطلب ** نیست آلت حاجت اندر راه رب
- Oğul, kimi arayıcı görürsen ona dost ol, önünde baş indir.
- هر که را بینی طلبکار ای پسر ** یار او شو پیش او انداز سر
- De isteklilerin civarında sen de istekli ol… Galiplerin sayesinde sen de galebe et!
- کز جوار طالبان طالب شوی ** وز ظلال غالبان غالب شوی
- Karınca Süleymanlık dilerse onun bu dileğini hor görme, himmetine bak!
- گر یکی موری سلیمانی بجست ** منگر اندر جستن او سست سست
- Elinde mala, sanat ve hünere dair ne varsa önce onu istemez, düşünmez miydin, ona bu sayede nail olmadın mı?
- هرچه داری تو ز مال و پیشهای ** نه طلب بود اول و اندیشهای
- Davut aleyhisselâm zamanında bir adamın gece gündüz “Yarabbi, bana eziyetsiz ve helâl rızık ver” diye dua etmesi
- حکایت آن شخص کی در عهد داود شب و روز دعا میکرد کی مرا روزی حلال ده بی رنج
- Birisi, Davut Peygamber zamanında her akıllı ve ahmak adamın yanında, 1450
- آن یکی در عهد داوود نبی ** نزد هر دانا و پیش هر غبی
- Daima şöyle dua edip dururdu. “Yarabbi, bana zahmetsiz, eziyetsiz bir rızık bir servet ver.
- این دعا میکرد دایم کای خدا ** ثروتی بی رنج روزی کن مرا
- Beni tembel, hor, hakir, ağır ve miskin yaratan sensin.
- چون مرا تو آفریدی کاهلی ** زخمخواری سستجنبی منبلی
- Zayıf ve sırtı yaralı eşeklere, atlarla katırlara yüklenen yük yüklenemez ki.
- بر خران پشتریش بیمراد ** بار اسپان و استران نتوان نهاد
- Yarabbi, mademki beni tembel yarattın, rızkımı da tembelliğime bakarak ben çalışmadan ver.
- کاهلم چون آفریدی ای ملی ** روزیم ده هم ز راه کاهلی