- Peygamber: “Ey ulular, ben size baba gibi şefkat ederim, sizi babanız gibi severim.
- گفت پیغامبر شما را ای مهان ** چون پدر هستم شفیق و مهربان
- Çünkü siz benim cüz’lerimsiniz. Neden cüz’ü külden ayırırsınız?” demiştir. 1935
- زان سبب که جمله اجزای منید ** جزو را از کل چرا بر میکنید
- Cüz, külden ayrıldı mı bir işe yaramaz. Tenden bir uzuv kesildi mi o uzuv, murdar olur.
- جزو از کل قطع شد بی کار شد ** عضو از تن قطع شد مردار شد
- Tekrar aslına ulaşmazsa ölür kalır, candan haberi bile olmaz.
- تا نپیوندد بکل بار دگر ** مرده باشد نبودش از جان خبر
- Oynasa, hareket etse bile bu, onun diriliğine delil olamaz. Senin kesilen uzvun da bir müddet oynar, hareket eder.
- ور بجنبد نیست آن را خود سند ** عضو نو ببریده هم جنبش کند
- Cüz, külden ayrılırsa bir tarafa gider, kaybolur, kül de noksan kalır. Fakat bu bahsettiğimiz kül o noksan kalan kül değildir.
- جزو ازین کل گر برد یکسو رود ** این نه آن کلست کو ناقص شود
- O küllün kesilmesi, ulanması söze sığmaz ama misal için (zaruri olarak) nâkıs bir şey söylüyoruz. 1940
- قطع و وصل او نیاید در مقال ** چیز ناقص گفته شد بهر مثال
- Dekukî hikâyesine dönüş
- بازگشتن به قصهی دقوقی
- Peygamber, Ali’ye de temsil yoluyla aslan demiştir. Aslan onun benzeri değildir ama misal bu… Böyle demiştir işte…
- مر علی را در مثالی شیر خواند ** شیر مثل او نباشد گرچه راند
- Sen misalden, benzerden, aralarındaki farktan vazgeç de Dekukî hikâyesine gel civanım.
- از مثال و مثل و فرق آن بران ** جانب قصهی دقوقی ای جوان
- Dekukî, fetvada âdeta halkın imamıydı, takva topunu meleklerden bile çelmişti.
- آنک در فتوی امام خلق بود ** گوی تقوی از فرشته میربود
- Bir yerde durup dinlenmede gezip tozmada ayı bile mat etmişti. Dindarlıkta din bile ona haset ederdi.
- آنک اندر سیر مه را مات کرد ** هم ز دینداری او دین رشک خورد
- Bu kadar takva ve ibadetle, bu derece evrada, zikre koyulmuş olmakla beraber yine de daima Allah haslarını arardı. 1945
- با چنین تقوی و اوراد و قیام ** طالب خاصان حق بودی مدام
- Zaten seferden asıl maksadı da buydu, bir an olsun Allah hasına rastlayayım demekteydi.
- در سفر معظم مرادش آن بدی ** که دمی بر بندهی خاصی زدی
- Yola düştü mü, Yarabbi, beni haslarından birisine ulaştır, ona arkadaş et.
- این همیگفتی چو میرفتی براه ** کن قرین خاصگانم ای اله
- Yarabbi, tanıdığım erlere gönlüm kuldur. Köledir.
- یا رب آنها راکه بشناسد دلم ** بنده و بستهمیان ومجملم
- Canım Allah’ım, tanımadıklarımı da hicap içinde düşmüş kuluna merhametli kıl, derdi.
- و آنک نشناسم تو ای یزدان جان ** بر من محجوبشان کن مهربان
- Allah ey ulular ulusu, bu ne aşk, bu ne susuzluk? 1950
- حضرتش گفتی که ای صدر مهین ** این چه عشقست و چه استسقاست این
- Beni seviyorsun ya… Başkasını ne yapacaksın, der;
- مهر من داری چه میجویی دگر ** چون خدا با تست چون جویی بشر
- O da şöyle cevap verirdi! Ey sırları bilen Rabbim, niyaz yolunu gönlüme açan, gösteren sensin.
- او بگفتی یا رب ای دانای راز ** تو گشودی در دلم راه نیاز
- Denizin ortasındayım ama yine de testideki suya tamahım var.
- درمیان بحر اگر بنشستهام ** طمع در آب سبو هم بستهام
- Ben Davud’a benziyorum, doksan koyunum var ama arkadaşımın bir koyununa da tamah ediyorum.
- همچو داودم نود نعجه مراست ** طمع در نعجهی حریفم هم بخاست
- Senin aşkında haris olmak övülecek bir şeydir, bir yüceliktir. Fakat senden başkasının aşkına düşüp de harislikte bulunmak ayıptır, ardır. 1955
- حرص اندر عشق تو فخرست و جاه ** حرص اندر غیر تو ننگ و تباه
- Erlerin şehveti, erlerin hırsı, önden gelir, puştların hırsıysa ayıp bir şeydir, kötü bir yoldur.
- شهوت و حرص نران بیشی بود ** و آن حیزان ننگ و بدکیشی بود
- Erkeklerin hırsı öne aittir, puştların hırsı arda ait!
- حرص مردان از ره پیشی بود ** در مخنث حرص سوی پس رود
- O hırs erliğin kemalidir, bu hırs rezalettir, soğuk ve kötü bir şeydir.
- آن یکی حرص از کمال مردی است ** و آن دگر حرص افتضاح و سردی است