- Gönül, sevgilinin sarhoşudur: yoldan, konaktan yolun kısalığından, uzunluğundan ne haberi var”
- از ره و منزل ز کوتاه و دراز ** دل چه داند کوست مست دلنواز
- Yolun uzunluğu, kısalığı, tenin vasıflarıdır. Ruhların gidişi başka çeşit bir gidiştir.
- آن دراز و کوته اوصاف تنست ** رفتن ارواح دیگر رفتنست
- Sen, meni iken akıl âlemine kadar sefer edip geldin. Bu seferinde ne adım attın, ne bir yerde konakladın, ne de bir yerden bir yere göçtün.
- تو سفرکردی ز نطفه تا بعقل ** نه بگامی بود نه منزل نه نقل
- Canın gezip yürümesi, keyfiyetten hariçtir, anlatılamaz. Cismimiz de gezmeyi candan öğrendi. 1980
- سیر جان بی چون بود در دور و دیر ** جسم ما از جان بیاموزید سیر
- Dekukî de cisim âleminde olan gezmeyi gayri bıraktı da manevi bir keyfiyete büründü, gizlice ve keyfiyetsiz olarak gitmekte.
- سیر جسمانه رها کرد او کنون ** میرود بیچون نهان در شکل چون
- Dekukî dedi ki: “Bir gün, sevgilinin nurlarını insanda görmeye iştiyakım arttı.
- گفت روزی میشدم مشتاقوار ** تا ببینم در بشر انوار یار
- Katrede bahri muhiti, zerrede güneşi görmek arzusuna düştüm.
- تا ببینم قلزمی در قطرهای ** آفتابی درج اندر ذرهای
- Gide gide bir deniz kıyısına vardım. Vakit gecikmişti, akşam olmuştu.
- چون رسیدم سوی یک ساحل بگام ** بود بیگه گشته روز و وقت شام
- Kıyıda yedi mum görünmesi
- نمودن مثال هفت شمع سوی ساحل
- Ansızın ta uzaktan o sahilde yedi mum gördüm, mumların bulunduğu yere doğru koşmaya başladım. 1985
- هفت شمع از دور دیدم ناگهان ** اندر آن ساحل شتابیدم بدان
- O yedi mumun her birinin nuru gökyüzüne kadar vurmuştu.
- نور شعلهی هر یکی شمعی از آن ** بر شده خوش تا عنان آسمان
- Hayretlere düştüm, hatta hayret bile hayran oldu. Hayret dalgası aklımın başından aştı!
- خیره گشتم خیرگی هم خیره گشت ** موج حیرت عقل را از سر گذشت
- “Bu mumlar, ne çeşit mum? Halk nasıl oluyor da bunları görmüyor;
- این چگونه شمعها افروختست ** کین دو دیدهی خلق ازینها دوختست
- Aydan daha aydın olan mumlar durup dururken başka bir mum arıyor?
- خلق جویان چراغی گشته بود ** پیش آن شمعی که بر مه میفزود
- Halkın gözünde ne şaşılacak bir bağ var ki bunları görmüyor. Allah doğru yolu dilediğine gösteriyor sahiden” diyordum. 1990
- چشمبندی بد عجب بر دیدهها ** بندشان میکرد یهدی من یشا
- O yedi mumun bir mum oluşu
- شدن آن هفت شمع بر مثال یک شمع
- Bir de baktım ki o yedi mum bir mum oldu. Nuru, gökyüzünü bile delip geçmekteydi.
- باز میدیدم که میشد هفت یک ** میشکافد نور او جیب فلک
- Sonra yine o tek mum, yedi mum oldu. Benim sarhoşluğum, hayretim arttı.
- باز آن یک بار دیگر هفت شد ** مستی و حیرانی من زفت شد
- O mumların birleşmesini dille anlatmaya imkân yok ki!
- اتصالاتی میان شمعها ** که نیاید بر زبان و گفت ما
- Gözün bir an içinde gördüğünü dil, yıllarca söylese anlatamaz.
- آنک یک دیدن کند ادارک آن ** سالها نتوان نمودن از زبان
- Kulak idrakin bir ân içinde gördüğü şeyleri, yıllarca dinlese bitmez. 1995
- آنک یک دم بیندش ادراک هوش ** سالها نتوان شنودن آن بگوش
- Mademki bunun sonu yok, hadi, var, yine o hamdinde âciz olduğum şeyi anlat!
- چونک پایانی ندارد رو الیک ** زانک لا احصی ثناء ما علیک
- O mumlar ulu Allah’tan ne çeşit nişanelerdir diye koşa koşa gidiyordum.
- پیشتر رفتم دوان کان شمعها ** تا چه چیزست از نشان کبریا
- Derken kendimden geçtim, acelemden yere yıkıldım, harap oldum.
- میشدم بی خویش و مدهوش و خراب ** تا بیفتادم ز تعجیل و شتاب
- Topraklara serildim, bir müddet akılsız, idraksiz bir halde kaldım.
- ساعتی بیهوش و بیعقل اندرین ** اوفتادم بر سر خاک زمین
- Sonra kendime gelip yine kalktım, yola düştüm. Fakat bir yere gidiyordum ki ne başım bendeydi ne ayağım! 2000
- باز با هوش آمدم برخاستم ** در روش گویی نه سر نه پاستم
- Mumların yedi adam şeklinde görünmesi
- نمودن آن شمعها در نظر هفت مرد
- Derken bu yedi mum, nurların ta lâcivert kubbeye kadar yükselen,
- هفت شمع اندر نظر شد هفت مرد ** نورشان میشد به سقف لاژورد