English    Türkçe    فارسی   

4
1313-1337

  • Eğer gideceksen gönül ankasının ardından git... Kafdağına, gönül Mescid-i Aksâ’sına var!
  • گر روی رو در پی عنقای دل ** سوی قاف و مسجد اقصای دل
  • Sevdanla her an, senin Mescid-i Aksa’nda yeni bir ot yeni bir kök bitmede!
  • نوگیاهی هر دم ز سودای تو ** می‌دمد در مسجد اقصای تو
  • Süleyman gibi sen de onlara dikkat et... Onları izle, onların üstüne ret ayağını koyma! 1315
  • تو سلیمان‌وار داد او بده ** پی بر از وی پای رد بر وی منه
  • Çünkü bu durup duran yeryüzünün halini sana çeşit çeşit otlar anlatır.
  • زانک حال این زمین با ثبات ** باز گوید با تو انواع نبات
  • Yerde şeker kamışı mı bitmiş, yoksa alelâde kamış mı? Her biten ot, bittiği yerin halini, kabiliyetini bildirir!
  • در زمین گر نیشکر ور خود نیست ** ترجمان هر زمین نبت ویست
  • Gönülden de fikirler biter, gönlün nebatatı da fikirlerdir. Bu fikirler de gönüldeki sırları gösterir.
  • پس زمین دل که نبتش فکر بود ** فکرها اسرار دل را وا نمود
  • Mecliste bana söz söyletecek adam bulsam çimenlik gibi yüz binlerce gül bitiririm.
  • گر سخن‌کش یابم اندر انجمن ** صد هزاران گل برویم چون چمن
  • Fakat söz söylerken de nefes öldüren bir pezevenk olsa gönüldeki nükteler hırsız gibi kaçar. 1320
  • ور سخن‌کش یابم آن دم زن به مزد ** می‌گریزد نکته‌ها از دل چو دزد
  • Herkesin hareketi kendisini çeken ne yandaysa o taraftadır... Doğru adamın çekişi, yalancının çekişine benzemez.
  • جنبش هر کس به سوی جاذبست ** جذب صدق نه چو جذب کاذبست
  • Gâh sapık bir halde, gâh doğru yolu bulmuş olarak gider durursun... Ne seni sürükleyen ip meydandadır, ne çeken adam!
  • می‌روی گه گمره و گه در رشد ** رشته پیدا نه و آنکت می‌کشد
  • Kör bir deveye benzersin... Boynundaki yular seni yeder durur; fakat sen çekeni gör, yuları değil!
  • اشتر کوری مهار تو رهین ** تو کشش می‌بین مهارت را مبین
  • Çekeni ve yuları görsen senin için bu âlem aldanma yurdu olmazdı.
  • گر شدی محسوس جذاب و مهار ** پس نماندی این جهان دارالغرار
  • Kâfir, köpeğin ardına düşüp gittiğini görseydi güçlü kuvvetli Şeytan’a maskara olur muydu hiç? 1325
  • گبر دیدی کو پی سگ می‌رود ** سخره‌ی دیو ستنبه می‌شود
  • Onun ardına bir namussuz gibi düşer miydi hiç? Hemencecik ayağını çeker, kurtulurdu!
  • در پی او کی شدی مانند حیز ** پی خود را واکشیدی گبر نیز
  • Sığır kasapların ne yapacağını bilseydi hiç onların peşine düşer, dükkâna gider miydi?
  • گاو گر واقف ز قصابان بدی ** کی پی ایشان بدان دکان شدی
  • Yahut ellerinden kepek yer miydi? Yahut da onların yüze gülücüğüne aldanır onlara süt verir miydi?
  • یا بخوردی از کف ایشان سبوس ** یا بدادی شیرشان از چاپلوس
  • Hatta ot yese bile, neden beslendiğini bilseydi hiç o otu hazmedebilir miydi?
  • ور بخوردی کی علف هضمش شدی ** گر ز مقصود علف واقف بدی
  • Şu halde âlemin direği gafletten ibarettir... Devlet nedir? Dev yani koş kelimesiyle let yani dayak kelimesinden meydana gelme bir kelime! 1330
  • پس ستون این جهان خود غفلتست ** چیست دولت کین دوادو با لتست
  • Önce koş... Koş da sonunda dayak ye! Bu yıkık yerde devlet sahibine eşekçesine ölümden başka hiçbir şey yok!
  • اولش دو دو به آخر لت بخور ** جز درین ویرانه نبود مرگ خر
  • Sen, bir işe el atar, o işe iyice sarılırsın... O işteki ayıp ve noksan o anda sana örtülüdür.
  • تو به جد کاری که بگرفتی به دست ** عیبش این دم بر تو پوشیده شدست
  • Allah, senden o işin ayıbını örttüğünden canla başla o işe girişebilirsin.
  • زان همی تانی بدادن تن به کار ** که بپوشید از تو عیبش کردگار
  • Hararetle sahip olduğun fikrin de ayıbı senden gizlidir.
  • همچنین هر فکر که گرمی در آن ** عیب آن فکرت شدست از تو نهان
  • Sana o fikirdeki ayıp ve kusur belli olsaydı ondan kaçardın... Canın, bu fikirle aramda keşke mağriple maşrik arası kadar uzaklık olsaydı der! 1335
  • بر تو گر پیدا شدی زو عیب و شین ** زو رمیدی جانت بعد المشرقین
  • Nihayet ondan usanır, pişman olursun ya... Bu hal, evvel olsaydı hiç ona koşar mıydın?
  • حال که آخر زو پشیمان می‌شوی ** گر بود این حال اول کی دوی
  • Şu halde ona girişelim, kaza ve kadere uygun olarak o işi görelim diye önce ondaki ayıbı, kusuru, bizden gizlemiştir.
  • پس بپوشید اول آن بر جان ما ** تا کنیم آن کار بر وفق قضا