English    Türkçe    فارسی   

4
2443-2467

  • Gaziler, savaşa pek gitmediler mi kâfirler, yürür saldırılar.
  • غازیان حمله‌ی غزا چون کم برند ** کافران برعکس حمله آورند
  • Gayb gazileri, hilimlerinden sana saldırmazlar kötü gidişli.
  • غازیان غیب چون از حلم خویش ** حمله ناوردند بر تو زشت‌کیش
  • Gayb derbentlerine saldırdın... gayb erlerinin bu tarafa gelmemesini diledin! 2445
  • حمله بردی سوی دربندان غیب ** تا نیایند این طرف مردان غیب
  • Ata bellerine, ana rahimlerine pençe attın... Kötülükle yolu kesmek istedin!
  • چنگ در صلب و رحمها در زدی ** تا که شارع را بگیری از بدی
  • Ululuk ıssı Allahnın soy sop yetişmesi için açtığı ana yolu sen nasıl kapatabilirsin?
  • چون بگیری شه‌رهی که ذوالجلال ** بر گشادست از برای انتسال
  • A inatçı, sen derbentleri tuttun ama körlüğüne rağmen, yine bir er çıktı işte.
  • سد شدی دربندها را ای لجوج ** کوری تو کرد سرهنگی خروج
  • İşte o çıkan er benim... Senin maksadını yıkıp yakarım; Allah’ın adı ile senin adını sanını yok ederim!
  • نک منم سرهنگ هنگت بشکنم ** نک به نامش نام و ننگت بشکنم
  • Sen var, derbentleri iyice tuta dur... Ne vakte dek sakalına bıyığına gülüp duracaksın? 2450
  • تو هلا در بندها را سخت بند ** چندگاهی بر سبال خود بخند
  • Kader bıyığını sakalını birer birer yolar... Nihayet kadere karşı çekinmenin fayda vermediğini anlarsın.
  • سبلتت را بر کند یک یک قدر ** تا بدانی کالقدر یعمی الحذر
  • Senin bıyığın sakalın mı daha kuvvetlidir, Ad’ın bıyığı sakalı mı? Onların nefesinden şehirler titrer dururdu.
  • سبلت تو تیزتر یا آن عاد ** که همی لرزید از دمشان بلاد
  • Sen mi daha inatçısın Semud mu? Varlık âlemine onlar gibisi gelmedi gitti.
  • تو ستیزه‌روتری یا آن ثمود ** که نیامد مثل ایشان در وجود
  • Bunlardan yüz tanesini daha söylesem fayda yok; sen sağırsın... Duyarın da duymazlıktan gelirsin!
  • صد ازینها گر بگویم تو کری ** بشنوی و ناشنوده آوری
  • Söylediğim sözden tövbe ettim; tam senin ilacını yaptım. 2455
  • توبه کردم از سخن که انگیختم ** بی‌سخن من دارویت آمیختم
  • Bu ilacı senin ham sakalına korum da pişer yahut da yanar... Sen de ebedi olarak yaralı kalırsın.
  • که نهم بر ریش خامت تا پزد ** یا بسوزد ریش و ریشه‌ت تا ابد
  • Bu suretle de bilirsin ki Allah, her şeyi bilir... Her şeye, ona layık olan ilacı verir ey düşman.
  • تا بدانی که خبیرست ای عدو ** می‌دهد هر چیز را درخورد او
  • Ne vakit bir eğrilik ettin, ne zaman bir kötülükte bulundun da onun ardından derhal layığını görmedin?
  • کی کژی کردی و کی کردی تو شر ** که ندیدی لایقش در پی اثر
  • Ne zaman gökyüzüne bir nefes bir dua gönderdin de ardınca ona benzer bir iyilik gelmedi?
  • کی فرستادی دمی بر آسمان ** نیکیی کز پی نیامد مثل آن
  • Dikkat etsen, uyanık olsan her an, yaptığın işin cevabını görürsün! 2460
  • گر مراقب باشی و بیدار تو ** بینی هر دم پاسخ کردار تو
  • Dikkat ederde ipe sarılırsan senin için kıyametin gelmesine hacet yok.
  • چون مراقب باشی و گیری رسن ** حاجتت ناید قیامت آمدن
  • Remiz ve işareti gören kişiye açık söz söylemeye ihtiyaç var mı?
  • آنک رمزی را بداند او صحیح ** حاجتش ناید که گویندش صریح
  • Bu bela sana aptallığından gelir... Nükteleri remizleri anlamazsın!
  • این بلا از کودنی آید ترا ** که نکردی فهم نکته و رمزها
  • Gönül kötülük yüzünden karardı da kapkara oldu mu artık anla... Burada sersemleşmenin lüzumu yok!
  • از بدی چون دل سیاه و تیره شد ** فهم کن اینجا نشاید خیره شد
  • Yoksa o karalık sana bir ok olur... Sersemliğinin cezası sana erişir! 2465
  • ورنه خود تیری شود آن تیرگی ** در رسد در تو جزای خیرگی
  • Ok gelmezse lütuf ve kerem yüzünden gelmez; o kötülük görülmediğinden değil.
  • ور نیاید تیر از بخشایش است ** نه پی نادیدن آلایش است
  • Kendine gel de eğer sana gönül gerekse dikkat et... Çünkü her işin ardından senin için bir şey meydana gelir!
  • هین مراقب باش گر دل بایدت ** کز پی هر فعل چیزی زایدت