English    Türkçe    فارسی   

5
714-738

  • Hızır da bu gemiyi, zaptedecek kimseden kurtarmak için deldi.
  • پس خضر کشتی برای این شکست  ** تا که آن کشتی ز غاصب باز رست 
  • “Yokluk benim iftiharımdır” sözü, onun için yüce bir söz oldu, tamahkarlardan gani Tanrı’ya kaçmama yol açtı. 715
  • فقر فخری بهر آن آمد سنی  ** تا ز طماعان گریزم در غنی 
  • Mamurelerde oturanların hırsından kurtulmak için defineleri, yıkık yerlere gömerler.
  • گنجها را در خرابی زان نهند  ** تا ز حرص اهل عمران وا رهند 
  • Kanadını yolmayı bilmiyorsan yürü, halvete gir de bütün kanatlarını şuna buna harcatma.
  • پر نتانی کند رو خلوت گزین  ** تا نگردی جمله خرج آن و این 
  • Çünkü sen hem lokmasın, hem lokmayı yiyen. Ey can, aklını başına al, hem yiyorsun hem yeniyorsun!
  • زآنک تو هم لقمه‌ای هم لقمه‌خوار  ** آکل و ماکولی ای جان هوش‌دار 
  • Tanrı’dan başka her şey hem yer hem yenir. Çekirge avlamakta olan ve ardında onu avlamaya kalkışan aç doğan kuşundan gafil bulunan kuş gibi. Şimdi ey Ademoğlu, sen yiyor ve avlanıyorsun ama seni de avlayacak ve yiyecek olandan emin olma. Onu baş gözüyle göremiyorsan can ve ibret gözüyle gör de sırrın gözü açılsın
  • در بیان آنک ما سوی الله هر چیزی آکل و ماکولست هم‌چون آن مرغی کی قصد صید ملخ می‌کرد و به صید ملخ مشغول می‌بود و غافل بود از باز گرسنه کی از پس قفای او قصد صید او داشت اکنون ای آدمی صیاد آکل از صیاد و آکل خود آمن مباش اگر چه نمی‌بینیش به نظر چشم به نظر دلیل و عبرتش می‌بین تا چشم نیز باز شدن 
  • Bir kuşcağız kurt avlıyordu kedi fırsat bulup onu kapıverdi.
  • مرغکی اندر شکار کرم بود  ** گربه فرصت یافت او را در ربود 
  • Yiyordu, yeniyordu, fakat kendisi avlanırken başka bir avcıdan haberi bile yoktu. 720
  • آکل و ماکول بود و بی‌خبر  ** در شکار خود ز صیادی دگر 
  • Hırsız, bir kumaşı çalmaktadır ama şahne de, hırsızın düşmanları ile beraber ardındadır.
  • دزد گرچه در شکار کاله‌ایست  ** شحنه با خصمانش در دنباله‌ایست 
  • Hırsızın aklı, pılı pırtıda, kilitte ve kapıdadır. Şahneden ve seher çağından ah edeceğinden gafildir.
  • عقل او مشغول رخت و قفل و در  ** غافل از شحنه‌ست و از آه سحر 
  • Sevdasına öyle dalmıştır ki kendisini arayandan haberi bile yoktur.
  • او چنان غرقست در سودای خود  ** غافلست از طالب و جویای خود 
  • Bir ot, arı duru bir suyu içti mi derhal bir hayvan gelir, onu otlar yer.
  • گر حشیش آب و هوایی می‌خورد  ** معده‌ی حیوانش در پی می‌چرد 
  • O ot, hem yer, hem yenir. Tanrı’dan her varlık böyledir işte. 725
  • آکل و ماکول آمد آن گیاه  ** هم‌چنین هر هستیی غیر اله 
  • Tanrı “Sizi doyurur, fakat kendi yemek yemez” Tanrı ne yenir ne yer. O, et ve deri değildir.
  • و هو یطعمکم و لا یطعم چو اوست  ** نیست حق ماکول و آکل لحم و پوست 
  • Yiyen ve yenilen, pusuya gizlenmiş bulunan bir yiyiciden nasıl emin olabilir?
  • آکل و ماکول کی ایمن بود  ** ز آکلی که اندر کمین ساکن بود 
  • Yenen şeylerin emin olması, sonunda yas ve matem verir. Yürü, yemeyen içmeyen Tanrı’nın tapısına git.
  • امن ماکولان جذوب ماتمست  ** رو بدان درگاه کو لا یطعم است 
  • Her hayal, başka bir hayali yemekte, her düşünce, başka bir düşünceyi otlamaktadır.
  • هر خیالی را خیالی می‌خورد  ** فکر آن فکر دگر را می‌چرد 
  • Hayalden geçemiyorsun, yahut da uyuyup ondan kurtulamıyorsun. 730
  • تو نتانی کز خیالی وا رهی  ** یا بخسپی که از آن بیرون جهی 
  • Düşünce arıdır, uykunsa su. Uyusan bile uyandın mı yine başına üşüşür.
  • فکر زنبورست و آن خواب تو آب  ** چون شوی بیدار باز آید ذباب 
  • Nice hayal arılar uçuşup durur, seni bu yana o yana çekiştirir.
  • چند زنبور خیالی در پرد  ** می‌کشد این سو و آن سو می‌برد 
  • Bu hayal, yiyenlerin en aşağılığıdır. Öbürlerini ise ululuk ıssı Tanrı bilir.
  • کمترین آکلانست این خیال  ** وآن دگرها را شناسد ذوالجلال 
  • Kendine gel de o kaba ve haşin yiyiciler bölüğünden kaç. “Seni biz koruruz” diyen Tanrı’ya sığın.
  • هین گریز از جوق اکال غلیظ  ** سوی او که گفت ما ایمت حفیظ 
  • Yahut da o koruyucuya koşup kurtulmak elinden gelmiyorsa o koruma sıfatını kazanan kişiye kaç. 735
  • یا به سوی آن که او آن حفظ یافت  ** گر نتانی سوی آن حافظ شتافت 
  • Elini pirden başkasına verme. Pirin elini tutan Tanrı’dır.
  • دست را مسپار جز در دست پیر  ** حق شدست آن دست او را دستگیر 
  • Senin kocalmış aklın, çocukluğu huy edinmiştir, nefis civarında bu huyu kazanmıştır. O, perde altındadır.
  • پیر عقلت کودکی خو کرده است  ** از جوار نفس که اندر پرده است 
  • Kamil bir aklı, aklına arkadaş et de aklın, o kötü huydan vazgeçsin.
  • عقل کامل را قرین کن با خرد  ** تا که باز آید خرد زان خوی بد