English    Türkçe    فارسی   

5
739-763

  • Elini onun eline verdin mi yiyicilerin elinden kurtulursun.
  • چونک دست خود به دست او نهی  ** پس ز دست آکلان بیرون جهی 
  • Tanrı, “Tanrı eli onların ellerinin üstündedir” dedi ya, işte senin elin de o biat ehlinin eli olur. 740
  • دست تو از اهل آن بیعت شود  ** که یدالله فوق ایدیهم بود 
  • Elini pirin eline verdin, o her şeyi bilen ulu pire uydun mu, kurtuldun demektir.
  • چون بدادی دست خود در دست پیر  ** پیر حکمت که علیمست و خطیر 
  • Çünkü o, ey mürit, vaktinin peygamberidir... Peygamberin nuru ondan zuhur eder.
  • کو نبی وقت خویشست ای مرید  ** تا ازو نور نبی آید پدید 
  • Ona uydun, onun elini tuttun mu Hudeybiye’de bulunup Peygambere biat eden sahabeden olursun.
  • در حدیبیه شدی حاضر بدین  ** وآن صحابه‌ی بیعتی را هم‌قرین 
  • Cennetle muştulanan o on kişiden sayılırsın, halis ve potada erise bile ayarı düşmez altına dönersin.
  • پس ز ده یار مبشر آمدی  ** هم‌چو زر ده‌دهی خالص شدی 
  • Bu bilelik doğrudur çünkü insan kimi severse ona eşittir. 745
  • تا معیت راست آید زانک مرد  ** با کسی جفتست کو را دوست کرد 
  • Bu alemde de onunladır, o alemde de. Bu, huyları güzel Ahmet’in hadisidir.
  • این جهان و آن جهان با او بود  ** وین حدیث احمد خوش‌خو بود 
  • Dedi ki: “İnsan sevdiği ile beraberdir” Kalp dilediğinden ayrılmaz.
  • گفت المرء مع محبوبه  ** لا یفک القلب من مطلوبه 
  • Nerede tuzak ve yem varsa orada az otur. Yürü ey arık kötürüm, kendin gibi arık kötürümleri gör!
  • هر کجا دامست و دانه کم نشین  ** رو زبون‌گیرا زبون‌گیران ببین 
  • Ey zebunların zebunu, şunu da bil ki, el, elin üstündedir el üstünde el vardır.
  • ای زبون‌گیر زبونان این بدان  ** دست هم بالای دستست ای جوان 
  • Ne şaşılacak şey, sen hem zebunsun, hem de zebunların elini tutmaya çalışıyorsun. Hem avsın hem de avlamayı diliyorsun. 750
  • تو زبونی و زبون‌گیر ای عجب  ** هم تو صید و صیدگیر اندر طلب 
  • Onların önüne ardına set olma. Çünkü, sen düşmanı görmezsin ama o düşman ortadadır.
  • بین ایدی خلفهم سدا مباش  ** که نبینی خصم را وآن خصم فاش 
  • Avcılık hırsı, insanı kendi avlanacağından gafil kılar. Erlik gösterir ama yüreksizdir.
  • حرص صیادی ز صیدی مغفلست  ** دلبریی می‌کند او بی‌دلست 
  • İstekte bir kuştan aşağı olma. Serçe kuşu bile önüne ardına bakınır.
  • تو کم از مرغی مباش اندر نشید  ** بین ایدی خلف عصفوری بدید 
  • Yemin bulunduğu yere geldi mi önüne ardına kaç kere dolanır.
  • چون به نزد دانه آید پیش و پس  ** چند گرداند سر و رو آن نفس 
  • Acaba der, önümde ardımda bir avcı var mı? Varsa onun korkusu ile şu lokmadan el çekmem gerek. 755
  • کای عجب پیش و پسم صیاد هست  ** تا کشم از بیم او زین لقمه دست 
  • Kötülerin hikayelerini gör, hallerine bak. Eşinin dostunun ölümlerinden ibret al.
  • تو ببین پس قصه‌ی فجار را  ** پیش بنگر مرگ یار و جار را 
  • Onları silahsız, pusatsız nasıl helak etti? Bir bak. O, herhalde senin yanındadır.
  • که هلاکت دادشان بی‌آلتی  ** او قرین تست در هر حالتی 
  • Tanrı işkence yapar ama gürzle elle değil. Bil ki Tanrı, elsiz hüküm sürer, ferman yürütür.
  • حق شکنجه کرد و گرز و دست نیست  ** پس بدان بی‌دست حق داورکنیست 
  • Tanrı varsa hani, nerede? Diyen işkenceye uğradı mı vardır, odur diye ikrar eder.
  • آنک می‌گفتی اگر حق هست کو  ** در شکنجه او مقر می‌شد که هو 
  • Tanrı varlığı şaşılacak bir şey, akıldan uzak diyen, gözyaşları döker de ey bana benden yakın Tanrı diye yalvarmaya koyulur. 760
  • آنک می‌گفت این بعیدست و عجیب  ** اشک می‌راند و همی گفت ای قریب 
  • Tuzaktan kaçmak vaciptir, fakat senin tuzağın kanadına yapışıktır.
  • چون فرار از دام واجب دیده است  ** دام تو خود بر پرت چفسیده است 
  • İşte onun için ben, bu menhus tuzağın mıhını çekip çıkarıyorum; murada erişmek için dilimi, damağımı acıtmamak istiyorum.
  • بر کنم من میخ این منحوس دام  ** از پی کامی نباشم طلخ‌کام 
  • Bu sözü, senin aklına uygun söyledim. Anla da arayıp taramadan yüz çevirme.
  • درخور عقل تو گفتم این جواب  ** فهم کن وز جست و جو رو بر متاب