English    Türkçe    فارسی   

6
4123-4147

  • Şart, teslim olmaktan ibarettir, uzun işe girişmek değil. Sapıklıkta koşup yelmenin faydası yoktur.
  • شرط تسلیم است نه کار دراز  ** سود نبود در ضلالت ترک‌تاز 
  • Ben bundan böyle esir yolunu aramam. Pir ararım, pir ararım, pir!
  • من نجویم زین سپس راه اثیر  ** پیر جویم پیر جویم پیر پیر 
  • Göklerin merdiveni pirdir. Ok, nereden fırlar, havalanır? Yaydan. 4125
  • پیر باشد نردبان آسمان  ** تیر پران از که گردد از کمان 
  • O ağır gövdeli Nemrut, İbrahim’in yüzünden gerkes kuşiyle beraber göklere sefer etmedi mi?
  • نه ز ابراهیم نمرود گران  ** کرد با کرکس سفر بر آسمان 
  • Bir hayli yücelere çıktı ama herkes bu gökten yukarıya çıkamaz ki.
  • از هوا شد سوی بالا او بسی  ** لیک بر گردون نپرد کرکسی 
  • İbrahim ona dedi ki: Ey yolcu er, adamın ben olursam, bana uyarsan, bu sana daha iyidir.
  • گفتش ابراهیم ای مرد سفر  ** کرکست من باشم اینت خوب‌تر 
  • Yücelere çıkmak için beni merdiven edinirsen uçmaksızın gökyüzüne çıkarsın.
  • چون ز من سازی به بالا نردبان  ** بی پریدن بر روی بر آسمان 
  • Hani gönlün, ekmeksiz, azıksız şimşek gibi batıdan ta doğuya dek gidişi gibi. 4130
  • آنچنان که می‌رود تا غرب و شرق  ** بی ز زاد و راحله دل هم‌چو برق 
  • Hani gün battıktan sonra insanların duygularının geceleyin uykuda şehirleri gezip tozduğu gibi.
  • آنچنان که می‌رود شب ز اغتراب  ** حس مردم شهرها در وقت خواب 
  • Hani arifin oturup durduğu halde gizli bir yoldan yüzlerce aleme gittiği gibi.
  • آنچنان که عارف از راه نهان  ** خوش نشسته می‌رود در صد جهان 
  • Böyle gidiş mümkün değilse o ilden gelen bu haberler, kimden geliyor öyleyse?
  • گر ندادستش چنین رفتار دست  ** این خبرها زان ولایت از کیست 
  • Bu haberlerde, bu dosdoğru rivayetlerde yüz binlerce pir ittifak etmiştir.
  • این خبرها وین روایات محق  ** صد هزاران پیر بر وی متفق 
  • Bu kaynaklarda, öyle zanla kurulmuş bilgilerde olduğu gibi türlü, türlü değil, bir tane bile aykırı şey yoktur. 4135
  • یک خلافی نی میان این عیون  ** آنچنان که هست در علم ظنون 
  • O arayış, karanlık gecede kıble arayışına benzer. Buysa öyle bir haldir ki gün ortası, Kabe de işte orada durup durmada.
  • آن تحری آمد اندر لیل تار  ** وین حضور کعبه و وسط نهار 
  • Kalk ey Nemrut, adamları kanat edin. Bu gerkesler, sana merdiven olamaz.
  • خیز ای نمرود پر جوی از کسان  ** نردبانی نایدت زین کرکسان 
  • Ey zayıf adam, cüzi akıl gerkese benzer. O daima leş yer de öyle uçar.
  • عقل جزوی کرکس آمد ای مقل  ** پر او با جیفه‌خواری متصل 
  • Abdal’ların aklıysa Cebrail’in kanadı gibidir. Mil ,mil yol alır ta sidre gölgesine uçar.
  • عقل ابدالان چو پر جبرئیل  ** می‌پرد تا ظل سدره میل میل 
  • Ben padişahın doğanıyım. Güzelim, izim kutlu. Ben leşe aldırış bile etmem, gerkes değilim ben. 4140
  • باز سلطانم گشم نیکوپیم  ** فارغ از مردارم و کرکس نیم 
  • Gergesi bırak, senin adamın ben olayım. Benim bir kanadım yüzlerce gerkesten iyidir.
  • ترک کرکس کن که من باشم کست  ** یک پر من بهتر از صد کرکست 
  • Niceye bir körce at koşturup duracaksın? Sanat için de usta gerek, kazanç için de.
  • چند بر عمیا دوانی اسپ را  ** باید استا پیشه را و کسپ را 
  • Kendini Çin ülkesinde rezil etme. Bir akıllı er, ara, ondan ayrılma.
  • خویشتن رسوا مکن در شهر چین  ** عاقلی جو خویش از وی در مچین 
  • O zamanın Eflatunu ne derse ona uy. Kendine gel, heva ve hevesi bırak, onun dileğince hareket et.
  • آن چه گوید آن فلاطون زمان  ** هین هوا بگار و رو بر وفق آن 
  • Çin ülkesinde herkes inanarak ve kuvvetle padişahımız, anadan doğmamıştır; 4145
  • جمله می‌گویند اندر چین به جد  ** بهر شاه خویشتن که لم یلد 
  • Onun hiçbir oğlu yoktur. Hatta bir kadını bile kendisine yaklaştırmamıştır der.
  • شاه ما خود هیچ فرزندی نزاد  ** بلک سوی خویش زن را ره نداد 
  • Padişahlar hakkında oğlu, kızı vardır diyen, boynunu keskin kılıca eş etmiştir.
  • هر که از شاهان ازین نوعش بگفت  ** گردنش با تیغ بران کرد جفت