English    Türkçe    فارسی   

3
675-699

  • Âlemde eşek sıpasına kim yük yükler? Ebumerre’ye kim Farsça okutabilir? 675
  • بار کی نهد در جهان خرکره را ** درس کی دهد پارسی بومره را
  • At topallamaya başladı mı, üstündeki yükü alırlar. Çünkü Allah “ Köre teklif yok” dedi.
  • بار بر گیرند چون آمد عرج ** گفت حق لیس علی الاعمی حرج
  • Ben de kendime karşı kör, fakat Allah’ı görür oldum. Şu halde azdan da affedilmişim, çoktan da!
  • سوی خود اعمی شدم از حق بصیر ** پس معافم از قلیل و از کثیر
  • Hâlbuki sen, dervişlikten dem vuruyorsun, kendinde olmadığını söylüyorsun, ebedî sarhoşlar gibi hayhuylarda bulunuyor, naralar atıyorsun.
  • لاف درویشی زنی و بی‌خودی ** های هوی مستیان ایزدی
  • Yeri gökten fark etmiyorum diyorsun ama Allah gayreti seni bir sınadı ki!
  • که زمین را من ندانم ز آسمان ** امتحانت کرد غیرت امتحان
  • Eşek sıpasının yellenmesi seni böyle rüsvay etti, senin, ben yokum diye kendini nefyedişini reddederek, varlığını ispat etti. 680
  • باد خرکره‌ی چنین رسوات کرد ** هستی نفی ترا اثبات کرد
  • Allah, sersem adamı böyle rüsvay eder, kaçan avı böyle yakalar işte!”
  • این چنین رسوا کند حق شید را ** این چنین گیرد رمیده‌صید را
  • Hey babam hey… Ben, padişah kapısına çavuş oldum diyene yüz binlerce sınama var.
  • صد هزاران امتحانست ای پسر ** هر که گوید من شدم سرهنگ در
  • Halk, onu bu sınamayla tanımasa bile ileri gelenler, onun dâvasına delil ister, yolundan nişan sorarlar.
  • گر نداند عامه او را ز امتحان ** پختگان راه جویندش نشان
  • Aşağılık bir adam, terzilik dâvasına kalkışsa padişah, onun önüne bir atlas kumaş atar.
  • چون کند دعوی خیاطی خسی ** افکند در پیش او شه اطلسی
  • Bundan bir geniş kaftan yap der. Bu sınamayla yersiz dâvaya kalkışanın başında iki boynuzdur peyda olur, öküzlüğü anlaşılıverir. 685
  • که ببر این را بغلطاق فراخ ** ز امتحان پیدا شود او را دو شاخ
  • Eğer kötüleri sınama olmasaydı her puşt, savaşta Rüstem kesilirdi!
  • گر نبودی امتحان هر بدی ** هر مخنث در وغا رستم بدی
  • Farz et ki puşt zırh giymiş, kaç para eder? Savaşa girişip sıkışınca esir olacak değil mi?
  • خود مخنث را زره پوشیده گیر ** چون ببیند زخم گردد چون اسیر
  • Allah sarhoşu, kasırgadan ayrılır mı hiç? O, sur üfürülünceye kadar kendine gelmez.
  • مست حق هشیار چون شد از دبور ** مست حق ناید به خود تا نفخ صور
  • Allah şarabı doğrudur, doğru… Yalanı yok. Sense şarap değil, ayran içmişsin, ayran içmişsin, ayran içmişsin!
  • باده‌ی حق راست باشد بی دروغ ** دوغ خوردی دوغ خوردی دوغ دوغ
  • Kendini Cüneyd ve Bayezid gösteriyorsun. Yürü be… Ben, baltayı kilitten fark edemem ki diyorsun ama. 690
  • ساختی خود را جنید و بایزید ** رو که نشناسم تبر را از کلید
  • A düzenbaz, kötülüğü tembelliği, kızgınlığı ve ihtirası bu sersemlikle nasıl gizleyebileceksin?
  • بدرگی و منبلی و حرص و آز ** چون کنی پنهان بشید ای مکرساز
  • Kendini Mansur-ı Hallâc göstermede, dostların pamuğuna ateş urmadasın.
  • خویش را منصور حلاجی کنی ** آتشی در پنبه‌ی یاران زنی
  • Ben Ömer’i Ebuleheb’den ayırt edemem de gece yarısı eşek sıpasının yellenmesini tanırım diyorsun ha!
  • که بنشناسم عمر از بولهب ** باد کره‌ی خود شناسم نیمشب
  • Senin gibi eşeğin bu sözüne inanan da kendisini, hatırım için kör ve sağır eden bir eşektir.
  • ای خری کین از تو خر باور کند ** خویش را بهر تو کور و کر کند
  • Kendini öyle pek yol erlerinden sanma. Sen yol kesicilerin adamısın, herze yiyip durma! 695
  • خویش را از ره‌روان کمتر شمر ** تو حریف ره‌ریانی گه مخور
  • Sersemlikten uç, akla doğru koş. Mecazi akıl, göklere uçabilir mi hiç?
  • باز پر از شید سوی عقل تاز ** کی پرد بر آسمان پر مجاز
  • Kendini Allah âşıkı gösteriyorsun ama kapkara Şeytan’la aşkbazlık ediyorsun.
  • خویشتن را عاشق حق ساختی ** عشق با دیو سیاهی باختی
  • Kıyamet günü aâşıkla mâşuku birbirine bağlarlar da herkesin önüne çıkarıverirler.
  • عاشق و معشوق را در رستخیز ** دو بدو بندند و پیش آرند تیز
  • Sen kendini nasıl oluyor da ahmak, dalgın gösteriyorsun? Üzümün kanı nerede? Sen bizim kanımızı içmişsin!
  • تو چه خود را گیج و بی‌خود کرده‌ای ** خون رز کو خون ما را خورده‌ای